1 Şubat 2008 Cuma

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi
· Osmanlı devletinin kurduğu toprak düzeni ile elde ettiği kazanımlar:Köylünün yaşamı boyunca işleyebileceği toprağın sahibi olmasıMemuru olan sipahiye para ödemekten kurtulması.Sipahiden ve köylüden aldığı vergi ile hazineye gelir sağlamasıSipahiye yüklediği asker yetiştirme görevi ile güçlü bir orduya sahip olması

· İttihat ve Terakki'nin önde gelen ideloğu Ziya Gökalp'tir.

· İstanbul Hükümetinin Mustafa Kemal Paşa'ya 9.ordu komutanı olarak yüklediği görevler:Yetki bölgesindeki huzurun sağlanıp sürekli kılınmasıOrdu ve halkın elinde bulunan silah ve cephanenin toplanmasıToplanan silah ve cephanelerin güvenli depolarda korunma altına alınmasıTürklerin kurduğu direnme örgütlerinin ortadan kaldırılması.

· Osmanlı Hükümeti'ne yardımcı olmak amacı altında Kuvayı Milliye birlikleri arasında uyum sağlamak ve bu milis güçlerine asker kazandırmak gibi önemli kararların alındığı yerel nitelikli kongre Nazilli Kongresidir.

· Sivas Kongresinin sonuçları: Yurttaki dağınık ve birbirinden habersiz direniş örgütlerinin tek çatı altında toplanmasıBağımsızlık düşüncesi ile bağdaşmayan manda isteklerinden vazgeçilmesiDamat Ferit Hükümeti'nin tutumuna karşı kesin cephe alınmasıMeclis-i Mebusan'ın toplanması için Padişah üzerinde baskı yapılmasına karar verilmesi

· Türk demokrasi yaşamına "muhalefet" kavramını yerleştiren parti İttihat ve Terakki Fırkası'dır.

· Ankara'nın Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın merkezi olarak seçilmesinin nedenleri:Ankara'yı ziyaret eden Mustafa Kemal Paşa'nın halkın büyük coşkusu ile karşılanmış olmasıİstanbul'dan gelen demiryolunun Ankara'da sona ermesi ve ulaşım olanaklarının o dönem için oldukça iyi olmasıŞehrin Batı cephesine yakın olmasıAnadolu'nun orta yerinde bulunduğu için çarpışma alanlarına eşit uzaklıkta bulunması.

· İstanbul'un işgal edilmesinin sonuçları:İstanbul'da ve oradaki yönetimde gerçekten bir umut kalmadığının anlaşılmasıİstanbul'dan Ankara'ya doğru, ulusal kurtuluşu düşünen bir aydın göçünün başlamasıTek umut ışığının Mustafa Kemal ve çevresinden kaynaklandığının anlaşılması.Mustafa Kemal'in Meclisin toplanma yeriyle ilgili düşüncelerindeki haklılığın anlaşılması.

· Birinci Dönem TBMM meşruiyet kaynağını Ulustan almıştır.

· I.Dönem TBMM'nin özellikleri:Vekillerin, milletvekilleri arasından ve doğrudan doğruya TBMM tarafından seçilmesiYürütme gücünün doğrudan doğruya TBMM içinde olması.Her vekilin kendisini seçen TBMM'ye karşı sorumlu olması.Ordu ve kolordu komutanlarının milletvekili olabilmesi.

· Birinci TBMM'nin yurtta ve dünyada otoritesini yaymak ve yeni bir varlık olduğunu kanıtlamak amacıyla attığı adımlar:İstanbul Hükümeti ile her türlü ilişkisini kestiğini duyurmasıHıyanet-i Vataniyye Kanununu çıkararak vatana ihanet suçu ve cezasının belirlenmesi.Dünyadaki parlamentolara bir yazı gönderilerek, yeni doğan siyasal varlığın tanınmasının istenmesi.Rusya'da yeni kurulan rejimin hükümeti ile ilişkiler kurulması için girişimlere başlanılması

· Yunanlıların İstanbul'u işgal edememesinin nedeni İstanbul'un Anlaşma Devletlerince 16 Mart 1920'de işgal edilmiş olmasıdır.

· Sevr Antlaşması ile ilgili bir değerlendirme yapıldığında şu sonuçlara ulaşılır:Osmanlı Devleti'nin İstanbul üzerindeki egemenliğinin sona erdiği.Ege Bölgesi'nin yönetiminin Yunanistan'ın eline geçtiği Güneydoğu Anadolu'nun bir bölümünün özerkleşip, Anlaşma Devletleri denetimi altına girdiğiAzınlıkların Türklerden daha fazla haklara sahip olduğu

· 22 Haziran 1920'de başlayan Yunan saldırısındaBatı cephesinin açılmış olmasınınTBMM'nin kuruluşunu ve amaçları bazı devletlere bildirmesinin Ulusal ordunun kurulmasınınTBMM'nin San Remo kararlarını kabul etmeyeceğini belirtmesinin etkisi vardır.

· Gümrü Barış Anlaşmasının sonuçları:Ermenilerin Sevr Antlaşmasını tanımayarak, bu anlaşma ile kendilerine verilmek istenen paydan vazgeçmesi.Ermeni sorunu denilen yapay konunun kapanmış olması.TBMM'nin devletler arası alanda varlığının ilk kez kanıtlanmasıUluslararası bir anlaşmada Türklüğün ilk kez vurgulanmış olması

· I.İnönü Zaferinin sonuçları:TBMM Hükümeti'nin otoritesinin ve saygınlığının artması.Anlaşma Devletleri arasındaki çekişmelerinin açığa çıkması.Fransız ve İtalyanların Yeni Türk Devletini görüşülmesi gereken bir siyasal varlık olarak kabul etmeye başlaması.İngiliz kamuoyunda TBMM ile anlaşmak ve pazarlık etmek eğiliminin ortaya çıkması.

· Tekalif-i Milliye Emirlerinin kapsamı:Her ailenin orduya çamaşır, çorap ve çarık vermek zorunda olması.Teknik elemanların ordu hizmetine alınması.Halkın elindeki silah ve cephanelerin yetkililere teslim edilmesi.Öküz ve at arabalarının yüzde onunun ordu hizmetine verilmesi.

· Tarafların Mudanya Ateşkesi ile üzerinde anlaştıkları noktalar:Doğu Trakya'nın ateşkesin imzalanmasından sonra on beş gün içinde boşaltılması.Meriç'in batısında güvenliği sağlamak amacıyla Anlaşma Devletlerince bir miktar asker bulundurulması.Barış sağlanıncaya kadar TBMM Hükümetinin sekiz bin jandarma erini Doğu Trakya'da tutabilmesiDoğu Trakya'da boşaltılan yerlerin ilk önce Anlaşma Devletlerinin temsilcilerine daha sonra da Türk memurlarına bırakılması

· TBMM Hükümeti'nin, Lozan'a gidecek olan Temsilciler Kurulu'na verdiği yönerge ile kesinlikle ödün verilmemesini istediği iki konu: Ermeni yurdu ve Kapitülasyonlar

· Lozan Antlaşmasının kapsamı:Kapitülasyonların her türlü sonuçları ile birlikte kaldırılması.Azınlıkların Türk uyruklu sayılması.Devlet borçlarının ödenmesi üzerinde her türlü yabancı gözetim ve denetime son verilmesi.Musul sorununun ikili görüşmelere bırakılması.

· TBMM'ni olağanüstü yetkilere sahip bir meclis olmaktan çıkaran düzenleme 1924 Anayasasıdır.

· Yeni Türk Devletinin ilk siyasal partisi Cumhuriyet Halk Fırkasıdır. 2.parti Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 3.parti Serbest Cumhuriyet Fırkasıdır.

· Türkiye Cumhuriyeti'nin 1950-1960 döneminin özellikleri:Bazı kesimleri memnun etmek amacıyla devrimden ödün verilmesi.Oy toplamak uğrunda gereksiz fabrikaların açılması.Hesapsız bir ithalat rejimi ile maddi sıkıntıların doğması.Anayasa dilinin değiştirilmesi.

· Montrö Sözleşmesinin hükümleri:Savaşta Türkiye tarafsız ise savaşanların savaş gemilerinin Boğazlardan geçememesi.Türkiye'nin, savaşa girerse ya da yakın bir savaş tehlikesi ile karşılaşması halinde Boğazları dilediğine açıp kapatmada özgür olması.Boğazlarda Türkiye'nin savunma hakkının kesin olarak tanınması.Ticaret gemilerinin geçişlerinin serbest olması.

· Atatürk'ün, Türk Devrimi'ni gerçekleştirirken Ulusal Egemenliği en önde tutmasını sağlayan temel neden devrimin doğrudan doğruya ulusça yapıldığını, ulusun malı olduğunu vurgulamaktır.

· Atatürk ilkelerine esas olan inkılapların sağlam, tutarlı ve kalıcı niteliklerde olmasının temel nedeni evrensel boyutlu ve tarihi gerçeklere dayanmasıdır.

· Osmanlı Devletinde ilk Eğitim Bakanlığı 1847 yılında tanzimant devrinde kurulmuş ve ilk Türk gazetesi çıkarılmıştır.

· Yeni Türk Devletinin ekonomik alandaki yenileşme çabaları: 1924 te iş bankasının kurulması, 1 temmuz 1926 da kabotaj hakkının tanınması, Teşvik-i Sanayi Kanununun 1926 da kabul edilmesi,Anadolu Demiryollarının satın alınması.

· Devletçi bir model, Türkiye Cumhuriyetinde 1929 yılından sonra izlenen ekonomik politikayı en iyi tanımlar.

· 1930 yılından sonra gerçekleştirilen inkılaplar: 1934te kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi, 1933 te üniversite reformu, 5 Şubat 1937 de anayasaya 6 Atatürk ilkesinin girmesi, 12 Nisan 1931 de Türk Tarih Kurumunun kurulması.

· Aşar vergisinin kaldırılması, Cumhuriyet döneminde ekonomik alanda yapılan yeniliklerden biridir.

· Yeni Türk Devletinin yazı devrimi yapması için gösterebileceği gerekçeler: Arap alfabesinin zor okunması, arap alfabesindeki ünlü sayısının Türkçe için yetersiz olması, Arap alfabesinin bazı ünsüzlerinin Türk dili için gereksiz olması, Arap alfabesinin Türkçenin ses ve kelime yapısına uymaması.

· Mustafa Kemal Paşanın dış politikada belirlediği hedefler: Osmanlı devletinin uluslararası varlığının silinmesi, zafere erişince bir barış ortamı kurup yaşatılması, uluslararası alanda tek Türk varlığı olarak yeni devletin anılması, Yabancı devletlerin yetkililerine Türk davasının anlatılmaya çalışılması.

· 1930 yılındaki Serbest Fırka denemesinin başarıya ulaşamamasının ortaya çıkardığı temel yurt gerçeği: Türk toplumunun henüz çok partili siyasal yaşama geçecek kültür düzeyine gelmediği.

· 5 Haziran 1925 te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılması, Meclisin Takriri Sükun Kanunuyla Hükümete verdiği yetkinin sonuçlarından biridir.

· Amerika Cumhurbaşkanı Wilsonun ortaya attığı ilkeler, 1.Dünya Savaşının sonuçlarında etkili olmuştur.

· 1 Eylül 1939 da 2.Dünya Savaşının çıkmasında rol oynayan temel neden, 1938 yılından itibaren Almanyanın saldırgan siyasetinin artmasıdır.

· Cumhuriyetin ilanıyla yeni Türk Devletinde görülen gelişmelerden biri Güçler birliği ilkesinin kabul edilmesidir.

· Vatandaş egemenlik hakkını belli bir süre için kullanma yetkisini, seçtiği temsilcilerine bırakır ve temsilcilerin kabul ettiği bazı yasalar da halkoyuna sunulur. Bu yöntem yarı doğrudan demokrasinin gereğidir.

· Atatürk'ün demokrasi tanımı ve anlayışı ile bağdaşanlar: Demokrasi fikirdir; bir kafa meselesidir. Herhalde bir mide meselesi değildir. Demokrasi bireysel olup, vatandaşın egemenliğe insan sıfatıyla katılmasıdır. Demokrasi maddi refah meselesi değildir. Demokrasi tüm bireylerin aynı siyasal haklara sahip olmasıdır.

· Millet olgusunun öğeleri: Din birliği, Tarih ve kültür birliği, Irk birliği, dil birliği

· 1924 te halifelik kaldırıldı ve tevhidi tedrisat kanunu kabul edildi. 1925 te tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. 1926 da Türk medeni kanunu kabul edildi. 1928 de anayasadan laikliğe aykırı hükümler çıkarıldı. 1937 de 6 Atatürk İlkesi anayasaya alındı.

· Atatürkün devlet anlayışına göre TBMM'nin konumunu belirler: Ulusun doğrudan doğruya kendi iradesi ile kurduğu, ulusun altında, her zaman değiştirilebilen, ulusal iradenin aracıdır.

· Laik devletin en belirgin özelliklerinden biri, din ve vicdan özgürlüğünün sınırlarının geniş olmasıdır.

· Laiklik ilkesini temel alan inkılaplar: Türk medeni kanununun kabulü, halifeliğin kaldırılması, tevhidi tedrisat kanununun kabulü, Şer'iyye bakanlığının kaldırılması.

· Türk inkılabının niteliklerinden biri yeniliklere açık olmasıdır.

· Tutsak ulusların bağımsızlık savaşı için yüreklenmesi, Türk devriminin dünyadaki etkilerinden biridir.

· Atatürk ilkelerinden Milliyetçilik ilkesi, diğerlerinin geliştirilmesinde ve sürdürülmesinde temel ilkedir.

· Türk inkılabını korumanın yolları: İnkılabı yapanlar ve yürütenlerce durmadan kökleştirilmesi, İnkılabın getirdiklerinin her kesime anlatılması, İnkılaba karşı olanların aydınlatılması, Rejimi korumak için sert tedbirlere başvurulması.

· Türkiye, 1952 yılında dünyada yerini almak için Kuzey Atlantik Paktına girmiştir. ( NATO'ya girmiştir. )

· İhtilal, inkılabın ön aşamasıdır.

· 23 Aralık 1876 tarihli anayasanın özellikleri: Yargı güvenliğinin kesin olmaması. Yurttaşların siyasi parti kurma ve toplantı özgürlüklerinin olmaması. Anayasayı değiştirme ve kaldırma hakkının padişahta olması. Egemenliğin Osmanlı ailesine ait olması.

· İttihat ve terakki cemiyetinin özellikleri: Türk kadınına bazı haklar tanımanın yolunu açması. Özgürlük ve demokrasi isteği ile yola çıkıp parti diktatörlüğü kurması. Ulusal bir burjuvazi yaratmaya çalışması. Her türlü yeniliği Türkçülüğün ışığı altında yapmak istemesi.

· Doğu illerinin temsilcilerinden oluşan bir kongrenin Erzurumda yapılmasının yararları: Erzurumda elde edilecek başarının Sivasta toplanması planlanan kongreye büyük moral olacağı düşüncesi. Erzurum ile birlikte önemli bazı Doğu illerinin henüz işgal edilmemiş olması. Yurttaki tek derli toplu askeri gücün Erzurumda bulunması dolayısıyla burada bütün yurda örnek olacak bir örgütlenme modelinin kurulabilecek olması.Kongre sonucu oluşacak örgütün, Ermeni saldırıları karşısında savunma için 15. kolorduya daha çabuk yardım sağlayabilecek olması.

· Osmanlı Parlamentosunun hiçbir zaman doğrudan doğruya ulusun sahip olduğu bir egemenlik anlayışını yansıtmamış olmasının temel nedeni egemenlik hakkının halka verilmemiş olmasıdır.

· Sevr Antlaşması ile ilgili değerlendirme yapıldığında ulaşılabilecek sonuçlar: Güneydoğu Anadolunun bir bölümünde Anlaşma Devletleri denetiminde yeni devletler kurulacağı. Osmanlı Devletinin İstanbul üzerindeki egemenliğinin sona erdiği. Ege Bölgesinin yönetiminin Yunanistanın eline geçtiği. Azınlıkların Türklerden daha fazla haklara sahip olduğu.

· 23 Şubat 1921 tarihinde toplanan Londra Konferansından sonra ortaya çıkan durumlardan biri, TBMM Hükümetinin varlığının kabul edilmesidir.

· Lozan Antlaşması ile İmroz, Bozcaada ve Tavşan Adası dışındaki Ege adalarının geri alınamamasının nedeni, Ege adalarının Balkan savaşlarında yitirilmiş olmasıdır.

· 1923 yılı Ekim ayında ortaya çıkan hükümet bunalımının nedenlerinden biri hükümet üyelerinin tek tek meclisten seçilmesidir.

· Kültür gelişmesinde en önemli etken, toplumsal etkileşimin olmasıdır.

· Birleşmiş Milletler Örgütünün kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini tanıma konusunda çekimser kalan ülkeler: Sovyetler Birliği, Beyaz Rusya, Çekoslovakya, Yoguslavya, Ukrayna, Polonya, Suudi Arabistan, Güney Afrika. (8 çekimser, 48 kabul)

· Mecellenin özellikleri: Kişilik, aile ve mirasla ilgili konuları içermemesi. Eşya-kişi ilişkilerine çok az yer verilmesi. Daha çok borç ilişkilerini düzenlemiş olması. Hanefi hukukunun kurallarına göre düzenlenmiş olması.

· 1926 yılında çıkarılan Maarif Teşkilatı Hakkında Kanunun temel amacı eğitim kurumlarının yeni bir düzene sokulmasıdır.

· Türk tarihinde planlı ekonomi dönemi ilk kez 1934 yılında başlamıştır.

· Atatürk'ün demokrasi ile ilgili düşünceleri: Demokrasi ekonomik bir geçim kaynağı değildir. Demokrasi siyasal özgürlüğü sağlayan bir sistemdir. Demokrasi vatandaşın egemenliğe katılmasıdır. Demokrasi bütün bireylerin aynı haklara sahip olmasıdır.

· "Ulus" un niteliği üzerinde düşünen ilk Türk bilim adamı Ziya Gökalp.

· Türk devrimini bir bütün oarak reddeden ikinci cumhuriyetçilerin özellikleri: Gayet iyi ve sağlam bir eğitim almış olmaları, Bugünkü oumsuzlukların nedeni olarak Mustafa Kemal'in kurduğu Cumhuriyeti göstermeleri, Kemalizm ile demokrasinin bağdaşmayacağını savunmaları, Demokrasiden vazgeçilemeyeceğine inanmış olmaları.

· Osmanlı Devletinde bütün yurttaşları kapsayan bir ceza yasasının yapılacağını dile getiren ilk belge Tanzimat Fermanıdır. 3-11-1839

· Siyasal partilerin kurulması döneminin açılması. Meclisi Mebusanın yetkilerinin arttırılması. Hükümetin meclise karşı sorumluluğunun kabul edilmesi. Padişahın yasama yetkisinin daraltılması. Türkiye'yi parlamenter sisteme taşıyan bu gelişmeler 1909 Anayasa değişikliği ile olmuştur.

· Almanyanın, 1.Dünya savaşı öncesi Osmanlı Devleti üzerinde tam bir egemenlik kurarak gerçekleştirmek istediği amaçlar: Süveyş kanalını denetimleri altına alarak İngilterenin sömürgeleri ile bağlantısını kesmek. Padişahın halife kimliğinden yararlanarak ingiliz sömürgelerinde huzursuzluk çıkarmak. Fazla nüfusunu Anadoluya yerleştirerek bir alman kolonisi oluşturmak. Osmanlı Devletinden ekonomik ayrıcalıklar elde etmek.

· 1.Dünya Savaşı sonunda Almanya'nın içine düştüğü durumlar: Sanayisini ve ordusunu sınırlamak zorunda kalması. Ağır mali yükümlülükler altına girmesi. Toprak kaybetmesi. Cumhuriyetin ilan edilmesi.

· İstanbul Hükümeti tarafından asayişi sağlamak üzere Anadoluya gönderilen Mustafa Kemal Paşa'nın gerçek niyetini açığa çıkaran ilk ve en önemli gösterge Havza'dan Harbiye Nezaretine çektiği telgraftır.

· Sivas kongresi öncesinde Damat Ferit Paşanın kongreyi engellemek amacıyla uygulamaya koymak istediği taktiklerden biri Ege bölgesinde ilerleyen Yunanlılarla bir anlaşma yaparak makul bir çizgide durmalarını sağlamaktır.

· Osmanlı Meclis-i Mebusanının hiçbir zaman, doğrudan doğruya ulusun sahip olduğu bir egemenlik anlayışını yansıtamamış olmasının temel nedeni Meclisin yetkilerini kısmak ve genişletmek hakkının kesin olarak padişahta olmasıdır.

· Osmanlı Devletinin siyasal yapısında ve birinci TBMM'nde güçler birliği ilkesi yürürlükte olmasına rağmen birbirinden oldukça farklıdır. Bu fark TBMM'nde egemenliğin halkta olmasından kaynaklanmıştır.

· Yunanlıların İstanbulu işgal edememesinin nedeni İstanbulun Anlaşma Devletlerince işgal edilmiş olmasıdır.

· Anlaşma devletleri birliklerinin, barış imzalanıncaya kadar İstanbul ve Boğazlarda varlıklarını sürdürecekleri koşulu Mudanya Ateşkes Antlaşmasının kapsamındadır.

· 1923 yılı Ekim ayında ortaya çıkan hükümet bunalımının nedenlerinden biri Hükümet üyelerinin tek tek meclisten seçilmesidir.

· 1924 Anayasasının meclisin işleyişi ile ilgili olarak öngördüğü ilkeler: Hükümetin bir program hazırlayarak meclisten güvenoyu almak zorunda olması. Meclise hükümeti her zaman denetleme ve düşürme hakkı verilmiş olması. Bakanların Meclis tarafından değil Başbakanca saptanması. Başbakanın Cumhurbaşkanınca atanması.

· İnönü döneminin eğitim konusundaki atılımlar: Yeni yükseköğretim kurumlarının açılması.Eğitimin halka yayılması çabasına ağırlık verilmesi.Teknik öğretimin temellerinin atılması. Batı ve Doğu kültürünün önemli eserlerinin Türkçeye çevrilmesi.

· 1.Dünya Savaşı sonunda Avrupa'da oluşan genel siyasi durumlar: Alman sömürgelerinin İngiliz ve Fransızlar arasında bölüşülmesi. Tirollerin İtalyaya bağlanması. Çekoslovakya'nın kurulması. Polonya'ya Alman topraklarından büyük bir pay verilmesi.

· İnsanların kendi içlerine kapanıp yüzlerce yıl aynı değerleri saklamalarını önleyen kültür öğesi Bilim ve sanattır.

· Sosyalistlerle sosyal demokrasiyi savunanlar arasında en belirgin fark yönetime geçme konusunda sosyalistlerin ihtilalciliği, sosyal demokratların halkın oyuna uymayı kabul etmesidir.

· Demokratik Hukuk Devletinin işleyebilmesi için yargı gücünün bağımsız olması gereklidir.

· Ulus egemenliğine dayanan Yeni Türk Devleti'nin yönetim şekli olarak cumhuriyeti benimsediği günlerde geleneksel Osmanlı kurumlarından Hilafet ayakta kalmıştır.

· 1926 yılında çıkarılan Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun'un temel amacı eğitim kurumlarının yeni bir düzene sokulmasıdır.

· Türk tarihinde planlı ekonomi dönemi ilk kez 1934 yılında başlamıştır.

· Osmanlı Devletinde Rumi Takvim daha çok mali işlerde kullanılmıştır.

· Atatürk'ün demokrasi ile ilgili düşünceleri: Demokrasi ekonomik bir geçim kaynağı değildir. Demokrasi siyasal özgürlüğü sağlayan bir sistemdir. Demokrasi vatandaşın egemenliğe katılmasıdır.Demokrasi bütün bireylerin aynı haklara sahip olmasıdır.

· Atatürk'ün yaptığı ulus tanımında yer alanlar: Beraber yaşama konusunda ortak bir arzuya sahip olmak. Zengin bir hatıra mirasına sahip olmak. Birlikte yaşama konusunda samimi olmak. Ortak mirasın korunması konusunda müşterek iradeye sahip olmak.

· 1926'da kabul edilen Türk Medeni Kanununun laiklik için temel sayılabilecek maddesi Rüşt yaşına ulaşan çocuğun dinini seçmekte özgür olması.

· Türk Devrimini korumanın yolları: Devrime tepki gösterenlere karşılık verilmesi. Devrimin yapanlar ve yürütenlerce durmadan kökleştirilmesi. Devrimi korumak için gerektiğinde sert önlemlerin alınabilmesi. Devrimin getirdiklerinin tüm topluma anlatılması.

· Osmanlı Parlamentosunun hiçbir zaman doğrudan doğruya ulusun sahip olduğu bir egemenlik anlayışını yansıtmamış olmasının temel nedeni Egemenlik hakkının halka verilmemiş olmasıdır.

· Ulusal ordunun kurulması aşamasında karşılaşılan para sıkıntısını gidermek amacıyla TBMM Hükümeti tarafından başvurulan yollar: Halka yeni vergiler konması, Posta havalelerinin geciktirilmesi,Vergilerin oranlarının arttırılması, Bankalardaki paralara el konulması

· Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası "Parti dinsel düşüncelere ve inançlara saygılıdır." maddesini programına almakla "Türk toplumunun evrimsel gelişmeyi sağlayamadığı için devrime gittiğini" tarihsel ve toplumsal gerçeği kavrayamadığını göstermiştir.

· Hatay'ın Türkiye'ye katılmasını sağlayan gelişmeler: Fransa'nın Suriye'deki mandasını bırakmak istemesi, İngiltere'nin Türkiye'den yana arabuluculuk görevini üstlenmesi, Uluslar Kurumunun denetiminde olan Hatay parlamentosunu oluşturacak seçimlerin Fransızlar tarafından yürütülememesi, Hatay parlamentosunda Türkiye ile birleşme kararının alınması.

· "Aydınlanma Döneminin getirdiği özgürlük anlayışı" Ulus Devlet kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur.

· Çoğunluğun her zaman haklı olduğu formülünü ortaya atarak yasaların ancak bu yolla yapılabileceğini söyleyen düşünür Rousseau'dur.

· Atatürk tarafından uygulamaya konulan temel iktisat politikaları: Anti-enflasyonist para-kredi politikası, Denk bütçe politikası, Planlı kalkınma politikası, Devalüasyonsuz dış ekonomik ilişkiler politikası.

· Egemenliği kullananların, bu hakka seçime dayalı olarak sahip bulundukları devlet biçimi Cumhuriyettir.

· Türk yurttaşlarına geniş bir din ve vicdan özgürlüğü tanıyan ilk anayasa 1924 Anayasasıdır.

· Atatürk'çü Sistemi bir bütün olarak reddedenlerin 1.grubu "Osmanlı sistemine dönmek özleminde olanlar, 2.grubu iyi ve sağlam bir eğitim almış olanlardır.

· Türk siyasal bilincini geliştiren ve güçlendiren en önemli öğe "Egemenliğin ulusa ait olması" dır.

· Kabilelerin devlet düzenine geçmesini sağlayan etkenler: Aynı dili konuştuklarını anlamaları, Ortak ekonomik çıkarlarının olduğunu görmeleri, Aynı inanca sahip olduklarını anlamaları, Düşmanlarının ortak olduğunu anlamaları

· Halifeliğin kaldırılmasından sonra ortaya çıkan tepki çevrelerinin oluşturduğu gruplar: Devrim adımlarını benimseyen ancak bunların çerçevesini çizemeyerek iktidara geçmeye çalışanlar, Halifesiz bir Cumhuriyeti kabullenmekle birlikte daha ileriye gidilmesini istemeyenler, Cumhuriyeti kabul etmekle birlikte halifesiz bir toplum düşünemeyenler, Cumhuriyete ve Halifeliğin kaldırılmasına kesinlikle karşı olanlar.

· Ulus egemenliğine dayanan Yeni Türk Devleti'nin yönetim şekli olarak cumhuriyeti benimsediği günlerde, geleneksel Osmanlı kurumlarından Hilafet ayakta kalmıştır.

· Yeni Türkiye Devleti'ndeki bütün okulların Milli Eğitim Bakanlığına bağlanması Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile olmuştur.

· Aydınlanma düşüncesinin Osmanlı Devletine yavaş bir şekilde girmesinin nedenleri: Eğitim alanındaki gelişmelerin yetersiz olması, Geleneksel devlet düzeninin değişmeyeceğinin düşünülmesi, Devletin tanrısal nitelikte bulunduğu yargısının kesin olması, Devletin ekonomik açıdan durgunluk döneminde olması.

· Türkiye'nin devletçi bir ekonomik politika uygulamaya geçmesinin temel nedeni her çareye başvurulduğu halde sanayi işletmesi kuracak özel girişimcilerin ortaya çıkmamasıdır.

· Türk tarihinde siyasal özgürlükler uğrunda ilk mücadele Genç Osmanlılar tarafından verilmiştir.

· Siyasal partilerin kurulması döneminin açılması, Meclisi Mebusanın yetkilerinin arttırılması, Hükümetin meclise karşı sorumluluğunun kabul edilmesi, Padişahın yasama yetkisinin daraltılması, 1909 Anayasa değişikliği ile olmuştur.

· İtalya'nın Birinci Dünya Savaşı başladığında taraf değiştirerek İtilaf Devletleri yanına geçmesinin doğurduğu sonuç Avusturya-Macaristan ordularının Kuzey İtalya'ya yayılması dolayısıyla cephelerin genişlemesidir.

· Ulusal bir bilincin doğması ve başlatılan kurtuluş hareketinin ulusa mal edilmesi konusunda kesin karara varılması düzenli ordunun kurulmasıyla olmuştur.

· Yurtseverler tarafından, İstanbul Hükümetine bağlı olarak yarı özerk bir siyasal kuruluş düşüncesinin pekiştirildiği kongre Alaşehir Kongresidir.

· Avrupa'yı demokratik değerlerin işlediği bir ülkeler topluluğu haline getirmek, insan haklarını ve özgürlüklerini el birliği ile korumak amacıyla kurulan uluslararası örgüt Avrupa Konseyidir.

· Yurdun savunulması için bütün ulusal güçlerin toparlanması, Osmanlı Devletinin Uluslar Kurumuna alınmasının sağlanması, yurtdışına kurullar gönderilerek Türklerin uğradıkları haksızlıkların anlatılması gibi amaçları gerçekleştirmek isteyen kongre Milli Kongre'dir.

· İttihat ve Terakki Cemiyetinin özellikleri: Türk kadınına bazı haklar tanımanın yolunu açması, Özgürlük ve demokrasi isteği ile yola çıkıp diktatörlüğü kurması, Ulusal bir burjuvazi yaratmaya çalışması, Her türlü yeniliği Türkçülüğün ışığı altında yapmak istemesi.

· TBMM nin kuruculuk niteliği 1924 Anayasası ile sona ermiştir.

· Halkçılığın amaçları: Türk halkının kendi kendini yönetmesini sağlamak, Ulusal egemenlik esasına göre demokratik bir rejimi pekiştirmek, Halkın hakça eşit bir düzen içinde yaşamasını sağlamak, Toplumsal dayanışmayı ve birliği sağlayarak insanları mutlu kılmak.

· Atatürk ideolojisinin üzerinde kurulduğu iki üst ilke Akılcılık ve Ulusçuluktur.

· İtilaf Devletlerinin 16 Mart 1920 de İstanbul'u resmen işgal etmelerine neden olan en önemli olay son Osmanlı Mebusan Meclisinde Misak-ı Millinin ilan edilmesidir.

· 1876 Osmanlı Anayasasının varlığını kesin olarak ortadan kaldıran olay 1 Kasım 1922 de Saltanatın kaldırılmasıdır.

· 1950-60 dönemi iktidarlarının en belirgin özelliği "Türk Devrimini bir bütün oarak benimsememek"

· 1-Türk Tarih ve Dil Kurumlarının çalışmaya başlaması2-Üniversite reformu3-Belediye seçimlerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması4-Din adamlarının kılıklarının düzenlenmesi

· Ayastefanos antlaşması ile Kıbrıs adasının yönetimi İngilizlere bırakılmıştı.

· Türk tarihinde Sağlık Bakanlığı ilk kez 1920 'de kuruldu.










1.ÜNİTE İNKILAP (DEVRİM) KAVRAMI AİLE : İnsanoğlu aklını kullanıp geliştirirken kendi benliğininde farkına varmaya başladı ve aile kavramı ortaya çıktı. -Aile à İlk toplumsal birlik. Not: İlk ailelerde yeni doğan çocuğun bütün topluluğun ortak malı sayılması aile kavramının ortaya çıkmadığını gösterir. KABİLE (BOY) : Ailelerin ortak çıkarlar doğrultusunda tek bir güçlü ailenin egemenliği altına girmesi ile oluşmuştur. -Kabile à İlk siyasal birlik. DEVLET : Belirli bir kültür düzeyine erişmiş toplumların ortaya çıkardığı siyasal yapıdır. Öğeleri à 1-Ülke 2-Halk 3-Egemenlik KÜLTÜR : Bir insan topluluğunun belirli bir zamanda her alanda ürettiği maddi manevi değerler toplamıdır. Ekonomi-Bilim-Sanat-Din öğeleridir. UYGARLIK (MEDENİYET) : Kültürün yerleşik düzene geçerek kentleşmiş toplumlarda üretilmesi ve belli toplulukların bu tür kültürlerin arasında benzerlik bulunmasına uygarlık adı verilir. Tarihte bilinen ilk devlet SÜMERLER’dir. Ardından MISIRLILAR gelir. Bu devletlerin ortak özellikleri din devleti olmalarıdır. NOT : Bir devletin en önemli görevi hukuk kuralları koyarak vatandaşlarının can güvenliğini korumasıdır. NOT : Roma imparatorluğu küçük bir devlet den avrupa ve kuzey afrikada toprakları olan ve hukuk kurallarının egemen olduğu büyük bir devlet haline geldi. AYDINLANMA ÇA?ININ SEBEPLERİ : Batıda ortaçağın sonlarına doğru bir uyanış başlamıştır. Bu uyanışta ; 1. Kapalı ve içine dönük ekonomik yaşamın coğrafi keşiflerinin etkisiyle kırılması. 2. Batı insanının para ekonomisine geçişi 3. ilk çağın büyük düşünürlerinin yapıtlarının tekrar değerlendirilmesi. 4. Aklın gidere özgürleşmesi. AYDINLANMA ÇA?ININ ÖZELLİKLERİ : 1. Temelinde eşitlik vardır. 2. İnsanların devlet gücü üzerinde hakkı olduğu görüşü ortaya çıktı. 3. Bu döneme en büyük katkıyı fransız düşünürleri yapmıştır. Var olan duruma ilk tepki bir ingiliz kolonisi olan kuzey amerikalılardan geldi. AMERİKALILAR : · İlk bağımsızlık savaşı · İlk (yazılı) anayasa · Tarihin bilinen en uzun ömürlü anayasası FRANSIZLAR : · 1789 Fransız ihtilali · Milliyetçilik (ulusculuk) akımı doğdu İNKILAP MODELLERİ : İHTİLAL : Halkın bazı güçlü önderlerin öncülüğünde mevcut siyasal düzeni zorla yıkmasıdır. İNKILAP (DEVRİM) : İhtilalle birlikte yıkılan düzenin yerine gelişmeye açık ve çağın gerçeklerine uygun yeni bir düzen kurulması. BÜTÜN İNKILAPLARDA ORTAK OLAN ÖZELLİKLER : 1. Şiddet zorlama. 2. Yenileşme yada topyekün değişme. NOT : İhtilal inkılabın ön aşamasıdır. RUS DEVRİMİ : 1917’de yaşanan bu devrim toplumun bütün kesimlerince benimsenmediği için başarılı olamamıştır. TÜRK DEVRİMİ : Karmaşık bir yapı vardır. Bir taraftan kurtuluş savaşı yürütülürken diğer taraftan ulusal bir devlet kuruldu. İhtilal ve inkılap süreci birlikte yaşandı. NOT : Türk devrimi diğer devrimlerden etkilenmekle beraber yapılanlar ulusal bir kalıba dökülüp yeni bir model oluşturmuştur. EVRİM : Toplumsal kurumların kendiliğinden hissedilmeden zaman koşullarına uygun olarak değişmesidir. REFORM YADA ISLAHAT : Devlet yapısının bazı alanlarda işlerliğini yitirmesi sonucunda yapılan düzeltmelerdir. HÜKÜMET DARBESİ : Yönetim kadrolarının iş göremez hale gelmesi sonucunda askeri gücü elinde bulunduranların mevcut yönetimi değiştirip zorla iş başına gelmesidir. NOT : İnkılaplarda büyük bir kültür değişikliği hedeflenir bilim,sanat,ekonomi,hukuk ve siyaset topyekün değişime uğrar fakat din ve ahlak öğesi devrim dışı kalır. 2.ÜNİTE TÜRK İNKILABINA YOL AÇAN NEDENLER TÜRKLER İSLAMİYETTEN ÖNCE İSLAMİYETTEN SONRA -Orta asyada yaşıyorlardı -Türkler, Emeviler döneminde -Göktanrı inancı vardı. İslamiyeti kabul etmek istedilersede -Devlet kardeşler arasında ortak Emevilerin Arap milliyetçiliği dolayı- yönetilmekteydi. Sıyla benimseyemediler -Yöneticilere KA?AN yada -Türkler islamiyet’i Abbasiler döne- HAKAN adı veriliyordu. Minde kabul ettiler. -İslamiyeti benimseyen Türklerin dukları ilk devlet SELÇUKLU devletidir. -Ardından ANADOLU SELÇUKLU devleti kurulmuştur. Not: Bu dönemde engin hoşgörü Ortamında YUNUS EMRE, HACI BEKTAŞ VELİ, MEVLANA gibi Düşünürler yetişmiştir. -Anadolu Selçuklu devleti Moğol istilaları dolayısıyla yıkılınca, BEYLİKLER dönemi başladı Bunlar İçinde en önemlisi OSMANLI BEYLİ?İDİR. OSMANLI TOPLUM VE DEVLET DÜZENİ : Osmanlı devleti toplum düzeni olarak Anadolu Selçuklu modelini benimsemişlerdir. Bunun dışında bizans vesasani devletleride model alınmıştır. OSMANLI DEVLETİ YAPISI : · Yöneticilere BEY yada SULTAN denilirdi. · YILDIRIM BEYAZIT döneminden itibaren şehzade kendine rakip gördüğü kardeşlerini öldürmeye başladı. · FATİH SULTAN MEHMET döneminden itibaren budurum yasallaşarak saltanat yasası yada KANUNNAME, haline geldi. · Padişahın yanında, onun mührünü taşıyan fakat hiçbir can ve mal güvencesi olmayan sadrazam yada veziriazam bulunmaktaydı. · Osmanlı devletinde din işlerinden sorumlu kişiye şeyhülislam adı verilirken, din bilginlerine genel olarak ulema adı verilmekteydi. · Fatih döneminde başlanan saltanat yasası uygulaması 17.yy’dan sonra değiştirilerek devletin en yaşlı kişisinin padişah olmasına karar verildi. OSMANLI EKONOMİSİ : Osmanlı devletinde bütün topraklar devletin malı sayılırdı. Devlet toprağı işletmek için sipahi adı verilen bir kişiyi görevlendirirdi. · Sipahi devletten maaş almaz köylüden topladığı vergilerle geçinirdi kazancının bir kısmıylada devlete asker yetiştirirdi köylüde devlete vergi vermezdi. OSMANLI TOPLUM DÜZENİ : Osmanlı devletinde halk Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar (gayrimüslim) olmak üzere ikiye ayrılırdı. İki halk arasında büyük bir ayrım olmamakla beraber gayrimüslim erkekler cizye adı verilen bir vergi verirlerdi. NOT ®DEVŞİRME USULÜ : Ailelerine bazı ayrıcalıklar tanınarak Müslümanlaştırılıp osmanlı hizmetine alınan gayrimüslim erkek çocuklardır. OSMANLI DEVLETİNİN GERİLEME NEDENLERİ : · Coğrafi keşiflerin olumsuz etkisi. · Rönesans (Bilim) ve Reform(Din) hareketleri · 1648 Vestfalya ant, ile Avrupa’da din birliği sağlandı. (30 yıl Savaşları bitti) · Rusya’nın açık ve sıcak denizlere inme politikası · Denetim gücünün zayıflaması ile AYAN denilen kişilerin DİRLİK denilen büyük toprakları ele geçirmesi (Toprak sisteminin bozulması) · 18 yy’da Rusya,Avusturya,Venedik ve İran’la devam eden savaşlar. · Fransız ihtilalinden sonra ortaya çıkan milliyetçilik akımı. NOT : Osmanlı devletinden ayrılan ilk ulus 1812’de Sırplar (özerk ordular) - 1829 Edirne Antlaşması ilede yunanlılar tam bağımsız oldular. - Araplarda Vahhabi Ayaklanmalarını çıkardılar. OSMANLI DEVLETİNDE ISLAHAT HAREKETLERİ : Osmanlı devletinde yeniliklere yönelme düşüncesinin ilk denemesi matbaanın kullanılması olmuştur. · Osmanlı devletinde ıslahat hareketlerinin temel amacı devleti parçalanmaktan kurtarmaktı. Özellikle ordu düzeltilmeye çalışıldı. 3. SELİM : · Kurmak istediği düzene NİZAM-I CEDİT (Yeni düzen) adını verdi. · Modern bir ordu kurdu. · Avrupada diplomatik temsilcilikler açtı. 2. MAHMUT : 2. MAHMUT tahta çıkınca ayanlarla SENED-İ İTTİFAK denilen (1808) bir sözleşme imzaladı. Fakat daha sonra belgeyi dikkate almayarak ayanların siyasal güçlerini yok etti. İÇ OLAYLAR : · 1826’ da Yeniçeri Ocağını kapattı. · Bakanlıklar Kuruldu. · İtfaiye örgütü kuruldu. · Posta teşkilatı kuruldu. · Harbiye ve tıbbiye açıldı. · Memurların can ve malları devlet güvencesi altına alındı. DIŞ OLAYLAR : · 1806-1812 Osmanlı – Rus savaşı · 1812 Sırbistan’ın özerk olması. · Yunanistan’ın bağımsızlığı · Sırp, Yunan, Arnavutluk ayaklanmaları · Mısır valisi Mehmet Ali paşa’nın ayaklanmaları. ABDÜLMECİT DÖNEMİ : TANZİMAT FERMANI (3.KASIM.1839) : Amaç : Yurttaş ile devlet arasındaki ilişkiyi sağlamlaştırmaktı. Özellikleri : · Hukuk devletine doğru bir gidiş başladı. · Tüm yurttaşları kapsayan bir ceza yasası yapıldı. · Vergi adaleti sağlandı. · Askerlik süresi kısaltıldı. · Bağımsız mahkemelerin kurulması gündeme geldi. · Hukuk devleti için ön şart olan vatandaşın can güvenliği devlet garantisi altına alındı. ISLAHAT FERMANI (1856) : 1853-1856 Yılları arasında devam eden kırım savaşında rusyaya karşı ingiltere ve fransadan yardım alarak savaşı kazandık bunun üzerine gerek dışardan gelen istekler gerekse borçluluk duygusundan ıslahat fermanı ilan edildi. Bu fermanla müslüman ve gayri müslim vatandaşlar arasında tam eşitlik sağlandı. (Vergi adaleti sağlandı gayrimüslimler devlet hizmetine alınmaya başlandılar.) MEŞRUTİYET DÖNEMİ : Paşidaşın yetkilerini anayasa ile sınırlaması. NOT : Islahatların istenilen sonuca ulaşmaması siyasal niteliğe sahip olmamalarından kaynaklanıyordu. Abdülmecitten sonra tahta geçen Abdülaziz yenilik tarafları bir kişi olmadığından döneminde ortaya çıkan genç osmanlılar adlı örgüt Abdülazizi tahtan indirdi. Abdülazizin taht dan indirilmesi modern Türk ordusunun siyasal yaşama ilk müdahalesi olarak bilinir. GENÇ OSMANLILARIN ÖZELLİKLERİ : · Anayasalı bir monarşi istiyorlardı. · Halkın yönetime katılması ile bir osmanlılık ruhu doğacağından ve böylece insanların devlet birliğini bozma girişimlerinin biteceğini düşünüyorlardı. · Padişahın yanında halkın seçtiği bir meclisin bulunup yönetime katılmasını istiyorlardı. · Türk tarihinde siyasal özgürlükler uğruna ilk mücadeleyi veren gruptur. 2. ABDÜLHAMİT : 1. MEŞRUTİYET (23.ARALIK.1876) : · 1876 Tarihinde KANUN-İ ESASİ adıyla bir anayasa ilan edildi. Anayasanın Özellikleri : · Egemenlik Osmanlı ailesine aitti. · Son söz padişaha aitti. · Yurttaşların siyasal parti kurma ve toplantı özgürlükleri yoktu. · Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan olmak üzere iki kanatlı bi meclis açıldı. Meclis-i Mebusan ‘ın üyelerini halk, Meclis-i Ayan’ın üyelerini padişah seçerdi. · Yasama,yürütme,yargı yetkileri padişaha aitti. · Yargı güvenliği kesin değildi (113.madde sebebiyle) 1877-1878 tarihleri arasında çıkan osmanlı-rus savaşını rusyanın istanbul’a kadar girmesi üzerine osmanlı devleti savaşı kaybettiğini kabul etti. 1878 yılında önce Ayastefanos (Yeşilköy) Aynı yıl hafifletilerek Berlik Antlaşması imzalandı. BERLİN ANTLAŞMASI (1878) : · Balkanlarda Makedonya ve Arnavutluk ile Bulgaristan küçük bir bölümü bize kaldı. · Sırbistan, Romanya ve Karadağ tam bağımsız oldu. · Kıbrıs Adası’nın yönetimi İngilizlere bırakıldı. · Bosna-Hersek ‘in yönetimi Avusturya-Macaristan İmp’na bırakıldı. · Kars, Arkadah, Batum Ruslara bırakıldı. · Bulgasitan hemen hemen tam bağımsız oldu. İSTİBDAT DÖNEMİ : 1877-1878 Osmanlı Rus savaşını bahane eden ikinci Abdülhamitin baskı yönetimi dönemidir. 30 yıl süren bu dönemde meclis tatilde olduğu için Abdülhamit yetkilerini kullanarak diktatörlük kurdu. Bu dönemde, · Doğu Rumeli girit ve mısır kaybedildi. · Düyün-i Umumiye (genel borçlar) idaresi kuruldu. (Bu idare alacaklı devletler tarafından kuruldu.) · Batı esaslarına göre öğretim yapan okullar açıldı. İstibdat rejimine karşı Jöntürkler adlı bir grup ortaya çıktı. Daha sonra bütün gizli Örgütleri çatısı altında toplayarak ittihat ve Terakki Cemiyeti haline dönüştü. 2.MEŞRÜTİYET (23.TEMMUZ.1908) : 1908 Yılında Rus çarı ile İngiliz kralı Revalde Osmanlı topraklarını paylaşmak amacıyla görüşmeye oturdular. (Reval görüşmeleri). Bu durumun duyulması üzerine ittihat ve terakki cemiyeti üyeleri bir ayaklanma başlattı. Padişah ayaklanmayı bastıramayınca meşrutiyeti tekrar ilan etmek zorunda kaldı. 31.MART OLAYI : Meşrutiyetin tekrar ilanı üzerine durumdan rahatsız olan İngiltere İstanbul gazeteleinden birisi olan volkan gazetesine soktuğu casus Derviş Vahdet ‘i yoluyla meşrutiyetin şeriata aykırı olduğunu yaydı. 31.MART.1909 tarihinde ayaklanmayı padişah bastıramadı ittihatçıların selanikten gönderdiği Hareket ordusu bastırdı. Padişah suçlu bulunarak taht ‘dan indirildi. NOT : 31 Mart ayaklanması Türk tarihinde bilinen rejime karşı ilk ayaklanmadır. 1909 Anayasa Değişiklikleri : · Siyasal parti kurma ve toplantı hakkı tanındı. · Mebusan meclisinin yetkileri artırıldı. · Hükümetin meclise karşı sorumluluğu kabul edildi. · Yargı güvensizliği yaratan 113.Madde kaldırıldı. · Padişahın yasama yetkisi daraltıldı. 1911 TRABLUSGARP SAVAŞI : Sebep : İtalyanın sömürge arayışı sırasında Trablusgarp ‘ı işgal etmesi. Gelişme : Osmanlı devleti sadece olayı protesto etti. Çünkü Trablusgarp ‘a gönderebileceği bir donanması yoktu. Başta Mustafa Kemal olmak üzere bazı genç subaylar Trablusgarp ‘a gittilersede balkan savaşlarının başlaması üzere geri çağırıldılar ve savaşı kaybettik. Sonuç : 1912 Yılında İtalya ile UŞİ antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre · Trablusgarp İtalyanlara bırakıldı. · Rodos ve 12 adanın yönetimi balkan savaşları bitinceye kadar İtalya ‘ya bırakıldı. NOT : Bu antlaşma ile kuzey Afrikadaki son toprağımızda kaybedildi. BİRİNCİ BALKAN SAVAŞI (1912) : Neden: Sırplar , Bulgarlar , Karadağlılar ve Yunanlıların Makedonyayı ele geçirmek istemesi. Gelişme : Osmanlı devleti dört cephede savaşmak durumunda kaldığı için başarısız oldu. Sonuç : · Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti. · Makedonya ve Trakya balkan devletleri arasında paylaşıldı. · 1913 yılında londra ön barışı imzalandı. Buna göre, 1. Batı sınırımız midye ve enes çizgisine çekildi. 2. İmroz ve Bozcaada dışındaki bütün ege adaları Yunanlılara verildi. İKİNCİ BALKAN SAVAŞI : Birinci balkan savaşına katılan devletlerin içinde bulunduğu grup fazla pay alan Bulgaristan’a savaş açtı.Osmanlı devleti karışıklıktan yararlanarak Edirne ve Kırklareli’yi geri aldı. NOT : Birinciye katılmayıp ikinciye katılan devlet ise Romanya’dır. İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİNİN DİKTATÖRLÜ?ÜNÜN BAŞLAMASI : Birinci Balkan savaşındaki toprak kayıplarından yöneticileri sorumlu tutan ittihatçılar 23.Ocak.1913 tarihinde hükümet binasını basarak ele geçirdiler. Bu olaya Bab-i Ali baskını adı verilir.









3. ÜNİTE : OSMANLI DEVLETİNİN SONA ERME SÜRECİNE GİRMESİ : 1. DÜNYA SAVAŞI : Türkçülük Akımı : İttihat Terakki partisinin savunduğu bir akımdır. Partililer Osmanlı bir toplum yapısını benimsiyorlar fakat her türlü yeniliğin Türkçülüğün ışığı altında yapılmasını savunuyorlardı. NOT : Bu akımın önde gelen lideri Ziya GÖKALP’ tir. NOT : Türkçülük akımı ilk önce dil alanında başlamıştır. İslamcılık Akımı : Devletin başına gelen bütün felaketlerin sebebinin İslam kurallarından uzaklaşmak olduğunu savunanların ortaya çıkardığı bir akımdır. Osmanlıcılık Akımı : Tanzimat ile uygulamaya konulan fakat köklerini 2.Mahmut zamanında bulan bir akımdır. Saray ve çevresi tarafından desteklenmiştir. Bu akıma göre dinleri ulusları inançları ne olursa olsun herkez osmanlı sayılırdı. Kişisel Girişim ve Yerinde Yöneticilik Akımı (Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkezcilik) : Prens Sabahattin tarafından ortaya atılan bu akım kişisel girişime değer veriyordu. Osmanlı insanına her türlü özgürlüklerin tanınması ve halkın federasyona benzer bir yapı içinde yaşaması öneriliyordu. Almanya’ya Yanaşma : Almanya Ortaçağda parçalanmış fakat Milliyetçilik akımının etkisiyle 1800’lerin sonlarında tekrar birleşmişti. Bu devletler arasında en güçlüsü olan Prusya başbakanı Bismark’ın önderliğinde birleşik Alman imparatorluğunu kurdular. NOT : Almanyanın birleşmesi sırasında Fransa ve Avusturya ile önemli savaşlar yapılmıştır. Alman imparatorluğu kurulduktan sonra imparator olan 2.Wilhelm Almanyanın deniz aşırı ülkelere açılmasını ve yeni pazarlar elde etmesini savunmuştur. 2.Wilhelm Osmanlı devleti üzerinde egemenlik kurmak istedi. Amaçları : · İngiliz sömürgelerinde yaşanan müslümanları halefinin gücünü kullanarak kışkırtmak ve huzursuzluk çıkarmak. · Süveyş kanalını ve ortadoğudan asyaya uzanan yolları denetim altına almak. · Fazla Alman nüfusunu batı Anadolu’ya yerleştirerek Anadoluda bir Alman kolonisi kurmak. Bu amaçları gerçekleştirmek amacıyla Osmanlıyı kendi yanına çekti özellikle Osmanlı ordusundaki pek çok birliğin Alman subayların denetimi altına verilmesini sağladı. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI : Nedenleri : · Alman imparatorluğunun kurulması İngiltere ve Fransa’nın kurdukları dengeyi bozdu. · Almanya’nın denizlere egemen olması İngiltere ve Fransa’nın gerginliğini artırdı. · Rusyanın balkanlarda izlediği Panslavizm ve Panortodoksluk politikası. Sılav ırakları : Ruslar,Polonyalalılar,Çekler,Slovaklar,Slovenler,H ırvatlar,Sırplar ve Bulgarlar’dır. · Sırpların Bosna Hersek’te ayaklanma çıkarması Rusya’nın Avusturya Macaristan imparatorluğu ile arasının açılmasına sebep oldu. İngiltere Rusya’yı Almanya Avusturya Macaristan’ı destekledi. · Fransa’nın Alsa-Loren bölgesini Almanyadan geri almak istemesi. · İtalya ve Alman’ya arasındaki yakınlaşma İTİLAF (ANLAŞMA) İTTİFAK (BA?LAŞMA) -İNGİLTERE -ALMANYA -FRANSA -AVUSTURYA-MACARİSTAN İMP. -RUSYA -İTALYA -(İtalya sonrasında taraf değiştiriyor.) Savaşı başlatan kıvılcım Avusturya ve Macaristan Veliahtının Saray Bosna’da Sırplılar tarafından öldürülmesi oldu. Avrupa Cepheleri : Batıda Almanlar Fransa İngiltere karşısında zorlanıyorlardı özellikle İtalya’nın taraf değiştirmesi Avusturya Macaristan ordularının kuzey İtalya’da yayılmalarına sebep oldu ve cepheler genişledi. OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞA GİRMESİ : NOT : İtilaf devletleri Osmanlı’nın savaşa giremsini istemiyorlardı hatta Kapütilasyonların kaldırılmasına razı oldular. Sebep : Enver Paşa Almanya ile gizli bir anlaşma imzalamıştı bunun üzerine Akdenizde tatbikat yapan iki Alman savaş gemisi İngilizler den kaçarak Osmanlı’ya sığındılar Osmanlı gemileri satın aldığını açıkladı Karadenize açılıp Rus limanlarını bombalattı. OSMANLI ÜLKESİNDE AÇILAN CEPHELER : 1. Doğu (Kafkas) Cephesi : Bu cephede Ruslar ile savaşılmıştır. Enver Paşa Kars,Ardahan ve Batum’u geri almak ve Kafkasyadaki Müslümanları birleştirmek istiyordu. Hazırlıksız yapılan saldırılar 100.000 askerin donarak Şehit olmasına sebep oldu Ruslar Erzurum,Muş,Bitlis,Trabzon ve Erzincan’ı işgal ettiler fakat Rusya’da ihtilal çıkınca savaştan çekilmek zorunda kaldılar. 3.Mart.1918 tarihinde Brest-Litowsk Antlaşması imzalandı. Buna göre , · Doğu Cephesi kapandı. · Ruslar Kars Ardahan ve Batumu geri verdiler. 2. Çanakkale Cephesi : Amaç : İngiltere ve Fransa’nın Rusya’ya yardım götürme isteği. Rusya’ya yardım götürürken boğazlardan geçilirse İstanbul düşecek Osmanlı devletide tarihe karışacaktı. İngiltere ve Fransa bu amaçla önce denizden saldırıya başladılar fakat Nusret mayın gemisinin boğaza mayın döşemesiyle başarısız olup geri çekildiler daha sonra sonra gelibolu yarımadasından karaya çıkmaya çalıştılar. NOT : Osmanlı devletinin başarılı olabilmesi için Almanya’dan yardım alması gerekiyordu bu yardım Bulgaristan’ı savaşa çekerek mümkün olabilirdi. Bunun için Dimetoka’yı Bulgaristan’a bırakmak zorunda kaldık. Bu olaydan sonra Almanya’dan yardım gelmeye başladı antlaşma devletleri Çanakkale’yi boşaltmak zorunda kaldılar. Sonuç : · Savaşın süresi uzadı. · Rusya’ya yardım ulaştırılamadığı için ihtilal başarılı oldu. 3. Irak Kanal Filistin Cepheleri : · Irak Cephesi : Savaşın ilk yıllarında İngilizlere karşı başarılı olunmuştur fakat İngilizlerin karşı harekatıyla Osmanlı ordusu elde ettiği yerlerden çekilmiş ve bağdat’ı İngilizlere bırakmıştır. · Kanal ve Filistin Cepheleri : Kanal cephesi Almanlar’ın isteği üzerine açılmıştır. İngilizler’le savaşılmıştır fakat Araplar’ın ihaneti üzerine başarısız olunmuştur. Bu sırada ateşkes imzalanarak savaşta bitmiştir. 4. Baliçya Cephesi : Almanya ve Avusturya Macaristan ordularının Ruslar’la yaptığı savaşlarda destek amacıyla katıldığımız cephedir. SAVAŞIN BİTİŞİ : Rusya’nın savaştan çekilmesi ile Almanya’nın planları gerçekleşemedi çünkü anlaşma grubunda Yunanistan savaşa katılmıştı Almanya kurduğu denizaltı filosuyla İngiltere ve Fransa’ya malzeme taşıyan Amerikan gemilerini batırmaya başladı. Bunun üzerine 1917 yılında ABD Anlaşma grubunda savaşa katıldı. Savaşa girdikten sonra ABD cumhurbaşkanı kendi adı ile ünlenen Wilson ilkelerini yayınladı bu ilkeler ; · Savaştan sonra hiçbir devlet savaşı kazansada toprak kazancı sağlamayacak. · Başka devletlerin egemenliği altında yaşayan uluslar kendi geleceklerini tayin edebilecekler. · Yenenler yenilenlerden savaş tazminatı almayacak. · Bütün bu işleri düzenleyecek uluslar arası bir örgüt kurulacaktı. (Milletler cemiyeti) Bu ilkelere güvenen Bulgaristan ilk bırakışmayı imzalayarak savaştan çekildi, ikinci bırakışmayı Osmanlı devleti, üçüncüyü Avusturya Macaristan İmp. Son olarak Almanya imzalayarak savaş bitti. Sonuçta sadece yenen değil yenilen devletlerdede ağır toplumsal ve ekonomik bunalımlar meydana geldi. 4.ÜNİTE : OSMANLI DEVLETİNİN PARÇALANMAYA BAŞLAMASI VE BUNA İLK TEPKİLER : 1. Rus Çarlığı : Çarlık rejimi yıkılınca Rusya’da tarihteki ilk sosyalist devlet kuruldu. 2. Alman İmp. : İmp. Çöktü Almanya’da cumhuriyet ilan edildi yeni yönetim anlaşma devletleri ile Versay anlaşmasını imzalayarak pek çok toprağını kaybetti bu durum Almanya’da rejim değişikliğine sebep olarak faşizmin egemenliğine girildi. NOT : Versay anlaşması ikinci dünya savaşına sebep olan anlaşmadır. 3. Avusturya Macaristan İmp. : İmp. Dağıldı Avusturya Sen Jermen anlaşmasını imzaladı. Cumhuriyet ilan edildi. Macaristan Trianon anlaşmasını imzaladı. İmparatorluktan ayrılan topraklarda Çekoslavakya, Yugoslavya ve Polonya devletleri kuruldu. Romanya Macaristan’dan İtalya Avusturyadan toprak aldı. 4. Bulgaristan : Nöyyi anlaşmasını imzalayarak savaştan çekildi en az zararı gördü. 5. Osmanlı İmp. : İmparatorluk tarihe karıştı Osmanlı hükümetiyle önce 30.Ekim.1918 tarihinde Mondros ateşkes antlaşması daha sonra 10.Ağustos.1920’de Sevr barışı imzalandı. OSMANLI DEVLETİNİ PAYLAŞMA ANLAŞMALARI : Birinci Dünya Savaşı Öncesi : · Üç İmparator Ant à Rusya, Avusturya-Macaristan ve Almanya arasında yapıldı. · Doğu İşleri için üçlü Birleşme Ant à İngiltere,Avusturya-Macaristan,İtalya arasında yapıldı. · Reval Görüşmeleri à İngiltere ve Rusya arasında yapıldı. Rusya Osmanlı topraklarında serbest bırakıldı. Birinci Dünya Savaşı Sırasında : · Londra Sözleşmesi à İtalya’nın Bağlaşma grubundan Anlaşma grubuna geçtiği anlaşmadır. · Sykes-Picot Ant. à Osmanlı ülkesinin Arap topraklarının İngiltere ve Fransa arasında paylaşmasını öngören anlaşmadır. · Saint-Jean de Maurienne à Sykes-Picot Ant’na İtalya’nın katılmasıyla imzalanmıştır. RUSLARIN PAYI : Doğu Trakyanın yarısı Ruslara verilmiştir. (Midye enez çizgisinin doğusu) İstanbul ve marmara denizinin güneyi ve sakarya ırmağına kadar uzanan bölgede ruslarındı. İstanbul ve Çanakkale boğazları ile İmroz ve Bozcaadada Ruslara verilmiştir. Doğu Anadoludaki önemli bölgeleride almışlardı. İNGİLİZLERİN PAYI : Bugünkü ırak ‘ın büyük bir bölümü ile Ürdün İngilizlere verilmiştir. FRANSIZLARIN PAYI : Mersinin doğusundan başlayarak bütün çukurova ve Sivas’a kadar İç Anadolu, Lübnan’ı içine alan sahil şeridi. İTALYANLARIN PAYI : Bütün Ege bölgesi ile Akdeniz bölgesinin Silifkeye kadar uzanan kesimi verilecekti. Ege bölgesinin kuzeyinden Bursa’ya kadar uzanan yerlerde İtalya’nın koruyuculuğuna bırakıldı. Rusların savaştan çekilmeleri gizli paylaşma planlarını (anlaşmalarını) ortaya çıkmasına sebep oldu bunun üzerine İstanbul ve Boğazlar üzerinde anlaşma devletleri ortak yönetim kurmayı kararlaştırdılar doğu anadolu ise ikiye ayrıldı güneyi İngiliz koruyuculuğuna bırakılırken kuzeyi ermenistana verildi. MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI : Ateşkes : Savaşta çarpışmalar sürerken zaman zaman geçici olarak yada belli bir bölgede savaşan birlikler veya bütün cephelerdeki ordular kısa süreli bir anlaşma yapabilirler çarpışmaların kısa süre için durdurulmasına ateşkes denilir. Anlaşmanın İçeriği : İttihat terakki partisi hükümeti sadrazam talat paşaya ateşkes imzalama yetkisi verdi fakat Talat paşa kısa bir süre sonra istifa etti. Not : Savaş suçlusu nitelemelerinden rahatsız olan enver,cemal ve talat paşalar gizlice İstanbuldan kaçmışlardır. Talat paşanın yerine sadrazamlığa getirilen Teyfik paşa ateşkesi imzalayamayınca yerine Ahmet izzet paşa sadrazam oldu. 30.Ekim.1918 tarihinde Limni adasının Mondros limanında anlaşma devletleri adına İngiliz amiral Calthorpe Osmanlı hükümeti adına Rauf bey Anlaşmayı imzaladı. Not : Osmanlı devleti Wilson ilkelerine güveniyordu. a) Osmanlı devletinin egemenlik haklarını sınırlayan hükümler : · Boğazlar derhal açılacak ve orda bulunan Müstahkem mevkiler işgal edilecek. · Anlaşma devletleri güvenliklerini tehdit eden herhangi bir duruma düşerlerse istedikleri noktayı işgal edebileceklerdi (7.Madde) · Doğu anadoluda bulunan 6 ilde karışıklık çıkarsa anlaşma devletleri o bölgeleride işgal edebileceklerdi. (Ermenistana verilmesi düşünülüyordu) · Ülkedeki bütün haberleşme anlaşma devletlerinin denetimi altına alındı. b) Askeri hükümler : · Asahişi sağlamak için gereken bir miktar asker dışında osmanlı orduları terhis edilecek. · Bütün savaş gemilerine cephaneye toplara ve diğer silahlara el konulacak. · Osmanlı vatandaşı olupta ayaklandıkları için tutuklanan ermeniler dahil herkez serbest bırakılacak. · Brest-Litowsk anlaşmasından sonra kafkasyaya giren osmanlı birlikleri geri çekilecek. · Anadolu dışında bulunan osmanlı birlikleri anlaşma devletleri komutanlarına teslim olacaklar. c) Ekonomik Hükümler : · Ülkenin bütün limanlarından anlaşma devletleri yararlanacak. · Kömür ve petrol yatakları anlaşma devletlerinin ihtiyaçlarına tahsis edilecek. · Demiryolları anlaşma devletlerinin denetimine alınacak. YUNANİSTAN : Yunanistan anlaşma devletleri grubunda yer aldığı için osmanlı topraklarından taleplerde bulundu Rauf bey durumdan rahatsız olduğu için Yunanlıların işgal eylemlerine karıştırılmamasını istedi. Amiral Caltorf söz verdi fakat anlaşma metnine geçmediği için geçerli olmadı. Parçalanma Sürecinin Başlaması ve İşgaller : Anlaşma devletleri birlikleri ateşkes anlaşmasının 7.Maddesine dayanarak 13.Kasım.1918 tarihinde bir filo ile İstanbul’a gelip işgallere başladılar. İşgaller : 1. İngiliz-Fransız-İtalyan işgalleri : İngilizler à Batum,Antep,Maraş,Urfa ve Kars illerini,Konya istasyonunu Fransızlar à Dörtyol,Mersin,Adana civarını,Afyon Karahisar istasyonunu İtalyanlar à Antalya,Kuşadası,Fethiye,Bodrum,Milas,Marmaris civarını işgal etmişlerdir. Ermeni İşgallleri à Ermeniler mondros ateşkesine dayanarak Rusya’nın desteği ile doğu Anadoluda Fransanın desteği ile çukurovada işgallere başlamışlardı. Yunan İşgalleri à Birinci dünya savaşında Yunanistan anlaşma grubunda yer aldığı için Osmanlı topraklarından pay istiyordu dayanakları ise ege bölgesinde Rum nüfusunun fazla olması ve Yunan uygarlığının ege bölgesinde doğmuş olmasıydı. Paris Barış Konferansı (1919) : Amaç : Yenenlerle yenilenler arasında yapılacak barışların ilkelerini saptamaktı. Konferansta planlanan durumun dışında gizli paylaşım planlarına dayalı problemler ortaya çıkmaya başladı özellikle İngiltere ege ve akdeniz bölgelerinin İtalya’da kalmasından rahatsız olduğu için bölgelerin Yunanistan’a verilmesini önerdi böylece Mondros ateşkes anlaşmasının 7.maddesine dayanarak Yunanlılar 15.Mayıs.1919’da İzmir’i işgal ettiler bu pay değişikliğinin iki büyük sonucu oldu, 1. İşgal olayına Yunanistanda ortak edildi. 2. İtalya ile bağlaşıklarının arası açıldı. İşgallere Karşı İlk Tepkiler : Azınlıkların Olumsuz Tepkileri : Osmanlı devletinde yaşayan azınlıklar Rumlar,Ermeniler,Yahudiler ve araplardır. Rumlar : İşgallere iki dernek kurarak destek verdiler. Mavri Miraà Ege bölgesi doğu trakya istanbul ve marmara rumlarının yunanistanla birleşmesi için çalışan bir dernekti. Bu dernek fenerdeki rum ortadoks patrikliği tarafından destekleniyordu. Pontus Derneğià 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından ortadan kaldırılan pontus rum devletini yeniden kurmak amacıyla kurulmuştur. Ermeniler : Doğu anadoluyu ve çukurovayı işgal edip oradaki Türkleri katletmeye başlamışlardı. Yahudiler : İşgallere tepkisiz kalıp filistinde kendi devletlerinin kurulmasıyla ilgilendiler. Araplar : İngilizlerin tarafını tuttular. Bazı Türklerin Olumsuz Etkileri : Bunlar iki grupta değerlendirilmektedir. Birinci grupta bulunanlar yurtsever kişiler olup umutlarını kaybedenlerdi ikinci grupta yer alanlar ise anlaşma devletlerine özellikle ingiltere’ye sığınmayı isteyenlerdi. Olumlu Tepkiler : Yurtsever kişiler tarafından haksızlıklarla mücadele etme kararı alan kişilerdi









ÜNİTE 5 MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN OLAYLARI DE?ERLENDİRMESİ VE TUTUMU 1.DÜNYA SAVAŞINDA MUSTAFA KEMAL : 1.Mart.1914’de yarbaylığa yükseltilen Mustafa Kemal 1.Dünya savaşı çıktığı sırada Sofyada askeri ateşe olarak görevini sürdürüyordu. Yarbay Mustafa Kemal 25.Nisan.1915’de arıburnuna asker çıkaran anlaşma devletleri birliklerini durdurdu.. Bu başarısından dolayı 1915’de albaylığa yükseltildi ve anafartalar grubu komutanlığına atandı. 1916’da Edirnede bulunan 16.kolordu komutanlığına getirildi. Aynı yıl tuğgeneralliğe yükseltildi ve doğu cephesine gönderildi. Muş ve Bitlis’i Ruslardan kurtaran Mustafa Kemal 1917’de önce ikinci ordu sonra 7.Ordu Komutanlığına atandı. Burada ingilizleri durdurarak ünü iyice yayılan Mustafa Kemal veliaht vahdettin ile beraber almanya ziyaretinde bulundu. Mondros ateşkes anlaşmasının imzalanmasından 1 gün sonra 31 Ekim de Suriyedeki yıldırım orduları grubu komutanlığına atandı. Bulunduğu bölgenin ateşkes anlaşması hükümlerine aykırı işgal edilmesine karşı geldiği için görevinden alındı ve 13 Kasım 1918’de istanbul’a döndü. Not : Enver paşa ile Mustafa Kemal’in arasının açık olmasının sebebi Enver paşa’nın gizli bir kızgınlık ve kıskançlık duymasıydı. Bu sebeple Mustafa Kemal’i Tekirdağ’da mevcut olmayan 19.Tümenin komutanlığına atadı. Yıldırım orduları grubu komutanı alman general Liman Von Sanders idi. Osmanlı Hükümetlerinin Durumu : Ahmet İzzet paşanın sadrazamlıktan istifa etmesinden sonra yerine teyfik paşa getirildi. Bu dönemde Osmanlı mebusan meclisi padişah tarafından dağıtıldı. Teyfik paşada padişahla anlaşmazlığa düşüp görevinden ayrılınca yerine ingiliz hayranı damat Ferit Paşa getirildi. Bu dönemde yunanlılar izmir’i işgal ettiler. Damat Ferit bu olaya ses çıkarmadığı gibi izmir’in yurtsever valisi Nurettin paşayı görevinden alarak kendi adamı İzzet paşayı valiliğe getirdi. Genel olarak işgallere karşı oluşan tepkileri önlemek içinde nasihat heyetleri adı verilen grupları anadoluya göndermeye başladı. Bu heyetler halka padişah ve hükümetlerine bağlı kalmalarını ve bozgunculara inanmamalarını söylüyorlardı. Mustafa Kemal’in İstanbul Çalışmaları (13.Kasım.1918’de ist.geldi.) : Mustafa Kemal istanbul’a görev almaya geldikten sonra bir asker olarak çalışmalara başladı. Arkadaşlarıyla toplantılar yaparak fikirlerini öğreniyor ve hükümet içine sızabilmek için harbiye nazırı olmayı düşünüyordu. Fakat Damat Ferit sadrazam olunca bu düşüncesinden vazgeçti ve uygun bir görev beklemeye başladı bu arada Kazım Karabekir paşa erzurumdaki 15.Kolordu Komutanlığına Ali Fuat paşada Ankaradaki 20.Kolordu Komutanlığına getirilmişlerdi. Mustafa Kemal bu arkadaşlarından birliklerini terhis etmemelerini isteyerek anadoluya geçmeye çalıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’ Çıkışı : Doğu Karadeniz bölgesindeki rumların saldırılarına karşı Türkler tepki göstermeye başlamıştı. İngilizler Osmanlı hükümetine doğu karadenizde asayişin sağlanmasını yoksa daha kötü şeyler yapabileceklerini söyleyince padişah Mustafa Kemal’i 9.Ordu müfettişliğine getirerek Samsun’a göndermeye karar verdi. Mustafa Kemal’den istenilen görevler şunlardı; 1. Yetki bölesindeki Huzurun sağlanıp sürekli kılınması. 2. Ordu ve halkın elinde bulunan silah ve cephanelerin toplanıp güvenli depolarda bekletilmesi. 3. Türklerin kurduğu direnme örgütlerinin ortadan kaldırılması. 19.Mayıs.1919’a kadar yurttaki direniş hareketleri : 1. İslam İhtilali Komutası : Mondros ateşkes anlaşmasından sonra oluşturulmuştur işgale uğrayan yörelerde ve özellikle rum çetelerinin bulunduğu yerlerde silahlı mücaleye girişmişlerdir. 2. Kars İslam şurası : Atatürk İstanbula gelmeden 5.Kasım.1918’de başlayan bu ulusal örgütlenme doğu anadoluya özellikle ermeniler tarafından yöneltilecek tehtidleri göğüslemek için askeri ve siyasi bir kuruluş hazırlığı içine girmişti. 3. Trakya Paşaeli Müdafaa-i Heyet Osmaniyesi : Edirnede kurulmuştur. 4. Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-i Milliye Cemiyeti (Doğu illerinin ulusal haklarını koruma derneği) : Müdafaa-i hukuk derneklerinin ilke olup kısa bir süre sonra erzurumda çalışmalara başlamıştır. İstanbulda kurulmuştur. 5. İzmir Müdafaa-i Hukuk-i milliye Derneği : İzmirin kaybedileceği endişesinin büyümesi üzerine kurulmuştur. Ardından büyük izmir kongresi toplanarak Redd-i ilhak kararı alınmıştır. 1-Not : Bu derneklerin amacı sadece yaşanılan bölgeyi kurtarmak ve yörede siyasal bir otorite oluşturmaktı. 2-Not : Kurtuluş savaşının ilk cephesi güneyde fransızlara karşı mersin tarsus osmaniye yöresinde açılmıştır. İzmirin işgalinden sonra ayvalıkta düşmana karşı ilk savunma denemeleri yapılmıştır. Mustafa Kemal Paşanın Samsundaki Çalışmaları : Mustafa Kemal Samsun’a vardığında ingilizlerden rahatsız olarak havzaya geçme kararı aldı. Havzaya geçtikten sonra bir genelge yayınladı (havza genelgesi) bu genelgede ; 1. Askeri alanada alınacak önlemler : Askeri önlem olarak askerin terhislerinin önlenmesini istedi. 2. Yurtta direniş azmini yaygınlaştırmak için alınan önlemler : Askeri ve sivil yöneticilere telgraflar çekerek izmirin işgalinin miting ve benzeri gösterilerle protesto edilmesini istedi. Not : Mustafa Kemal Havzadan harbiye nezaretine çektiği telgrafla anadoluda neler yapabileceği konusunda ilk ipuçlarını vermişti. Havza genelesinden sonra istanbula geri çağrıldı fakat emre uymadı amacı Kazım Karabekir’in emrindeki 15.Kolorduya ulaşmak ve erzurumda bulunan merkeze ulaşmaktı. Amasya Tamimi : Hazırlanışı Ve Duyurulması : Mustafa Kemal 20.Kolordu komutanı Ali fuat paşa ve eski bahriye nazırı Rauf Bey’de Amasya’ya gelmişti. Mustafa Kemal 22.Haziran.1919’da hazırladığı genelge metnini arkadaşlarına gösterdi. Rauf bey içeriği itibariyle son derece devrimci olan bu metni hemen imzalamadı Ali Fuat paşanın hemen imzalaması üzerine Refet bey imzalayınca Rauf beyde imzalamak zorunda kaldı. Metin Kazım Karabekir ve mersinli Cemal Paşanında onayını alarak yayınlandı. Amasya Tamimi Özetle Şöyledir : 1. Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikededir. 2. İstanbul hükümeti sorumluluğunun gereklerini yerine getirmemektedir. 3. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. 4. Ulusun sesini duyurabilmesi için sivasta bir kurul toplanacaktır. Her livadan(bölge) ulusun güvenini kazanmış üçer temsilci seçilip sivas’a gönderilecektir. 5. İstanbul hükümeti ulusal derneklerin telgraflarını çektirmeme kararı almıştır. Bu karar dinlenmeyecektir. 6. Komutanlar birliklerini terhis etmeyeceklerdir. Amasya Tamiminin niteliği : Belgede içerik açısından üç temel öğe vardır. · Vatanın parçalanması ve bağımsızlığının ortadan kalkması tehlikesi karşısında Osmanlı hükümeti hiçbir girişimde bulunmuyor. Bu hükümetin kararları geçersizdir. · Ulus kurtuluş kararını kendisi vermelidir. · Bunu sağlamak için bir kurul oluşturulup gereken kararları almalıdır. Genelgenin üçüncü maddesi egemenliğe gidiş yolunun açıldığını gösteriyor halkı sürü gören zihniyet dışlanıyor. Not : Amasya genelgesi bir ihtilal bildirisidir. Bu belgeyle beraber ulus egemenliğine dayanan yeni bir devlet kurmanın temel taşı atılmıştır. Not : Mustafa Kemal Nutukta “Artık istanbul anadoluya hakim değil tabi olmak mecburiyetindir” Cümlesiyle istanbul’un anadoluya bağlandığını göstermektedir. ÜNİTE 6 KONGRELER YOLUYLA ÖRGÜTLENME VE KUVAİ MİLLİYE Kongre : Belli bir amaca ulaşmak isteyen kişilerin bir araya gelerek sorunları görüşmeleri ve hedefe varabilmek için kararlar almaları yolunda düzenledikleri toplantıdır. Not : Bu döneme kadar düzenlenen kongreler osmanlı dernekler yasasına göre yapılmıştır. Dernekler ve kongreler sadece Türktler tarafından düzenlenmemiştir. Anlaşma devletlerince işgal edilen arap ülkelerinde suriyenin bağımsızlığı için toplanan genel suriye kongresi örnektir. Kurtuluş İçin kurulan Dernekler ve Kongreler şöyledir. · Sadece ufak belli bir yöreyi kurtarmak amacıyla (Balıkesir Kongreleri) · Anadolu içinde büyük bir coğrafi bütünü bir bölgeyi kurtarmak amacıyla (Alaşehir kongresi) · Bütün yurdu içine alacak nitelikte olan (Sivas kongresi) Erzurum Kongresine kadar Gelişim : Amasya tamiminin duyurulmasına kadar toplam 8 kongre toplanmıştır. Bunlardan sadece birinde bütün ulusu birleştirici bir nitelik vardı. Bu kongre 29.Kasım.1918’de istanbulda göz hekimi esat paşanın girişimi ile toplanan milli kongredir. Bu kongrede ; 1. Yurdun savunulması için bütün ulusal güçlerin toparlanması. 2. Osmanlı devletinin uluslar kurumuna alınması. 3. Yurt dışına kurullar gönderilerek Türklerin uğradığı haksızlıkların anlatılması amaçlanmıştır. Not: Bu kongre bir dernek yada örgüte sahip olmadığı için başarılı olamamıştır. Ayrıca istanbulda toplanmış olmasıda etkendir. Aynı sebepten dolayı başarısız olan bir başka örgütte Vahdet-i milliye Heyeti (Milli Blok)’tur. Erzurum kongresi sırasında (27.Haziran-30.Temmuz) Balıkesir kongreside toplanmıştır. Bu kongrede ; · Yunan işgaline karşı cepheler kurulması. · Ulusal birlikler oluşturulması için her türlü yola başvurulacağı kararları alınmıştır. Not : Yerel nitelikli kongreler ve kararları ulusal birleşme ve bütünleşme sürecini geciktirebileceği için Mustafa Kemal bu kongreleri tek çatı altında toplamak istiyordu. ERZURUM KONGRESİ : Toplanış Nedeni : Doğu anadolu bölgesi özellikle ermeni tehditi ile karşı karşıya idi istanbulda toplanmış olan vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Milliye cemiyeti etkinliğini doğu anadoluya kaydırmıştı. İngilizler Kars’ı ermenilere teslim edince Erzurum dada endişe oluştu 15. Kolordu komutanı Kazım Karabekir ateşkes hükümlerinin uygulanıp uygulanmadığını denetlerken İngiliz Subay Rawlinson’u oyalıyordu aynı günlerde Mustafa Kemal doğu karadeniz ve doğu anadoluyada gitmek zorunda olduğundan kongreye katılmaya karar verdi. Erzurum kongresinin dört açıdan yararı olabilirdi. 1. Erzurumdaki 15.kolordunun yurttaki tek derli toplu güç olduğundan hareketle Kazım Karabekir’in yardımıyla bütün yurda örnek olabilecek bir örgütlenme modelini oluşturabilirdi. 2. Erzurumla birlikte önemli bazı doğu illeri henüz işgal edilmemiş olduğundan kongre güven içinde toplanabilirdi. 3. Doğu anadolunun tehdit altında bulunması nedeniyle kongre sonucu oluşacak örgüt 15.Kolorduya maddi yardım sağlayabilirdi. 4. Erzurum kongresinin başarısı sivas kongresi için moral olabilirdi. Kongre Arifesinde Mustafa Kemal paşa ile istanbul Hükümeti ilişkileri : Mustafa Kemal Erzurum’a giderken yolda elazığ valisi ali galip’in komplosu ile karşılaştı fakat sivas valisi reşit paşanın yardımıyla atlattı. Erzurum’a vardığı sırada damat ferit paris barış konferansına çağrılmış fakat hiçbir varlık gösteremeyerek aşağılanmıştı. Görüşmelerdeki başarısızlığını Mustafa Kemal’in anadoludaki olumsuz davranışlarına bağlıyordu bu yüzden görevden alınmasına karar verildi. Fakat Mustafa Kemal kendi isteği ile istifasını bildirdi ve Erzurum kongresi öncesinde askerlik görevinden istifa etti İstanbul hükümeti haberi Takvim-i Vekayi den Mustafa Kemal’in görevine son verildi şeklinde duyurdu istifa olumsuz bir etki yapmadı 23.Temmuz.1919’da Kongre açıldı. Alınan Kararlar : Kongre açılınca Mustafa Kemal başkan seçildi yaptığı konuşmada gerçek amacını sezdiren Şu sözleri söyledi ; · Ulusal bir kurul oluşturulması. · Gücünü ulusal iradeden alan sorumlu bir hükümet oluşturulması. · Bu hükümetin anadoluda kurulması. Not : Mustafa Kemal konuşmasıyla bölgesel niteliği olan kongreye ulusal bir nitelik vermek istemiştir. Ayrıca istanbuldan ayrı yeni bir devlet kurulacağını üstü kapalıda olsa sezdirmiştir. Kongrede Beliren Görüş : · Yurdun bütünlüğünü sağlamak için ulusal bir iradenin belirmesi gerekir. · Bu ulusal iradenin varlığı padişahlık ve halifelik makamını kurtaracaktır. · Bölgedeki azınlıklar tam bir güvenlik içindedir. · Sömürüye yol açmaması koşulu ile dışardan yardım alınabilir. Doğu anadoludaki bütün direnme örgütleri Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk dernegi olarak bir araya getirildi. Yeni derneğin işlerini görebilmek amacıyla Heyet-i Temsiliye oluşturuldu. Başkanlığına Mustafa Kemal getirildi. Erzurum Kongresinin Sonuçları ; · Kongre ile yöresel direniş hareketlerinin tek çatı altında birleşebileceği, yurt severlerin tek amaç çerçevesinde toplanmalarının mümkün olduğu kamu oyuna ilk kez gösterildi. · Sivas kongresinin toplanması kolaylaşmıştır. · Kongre sürerken Mustafa Kemal ve rauf bey’in tutuklanıp istanbul’a gönderilmesi emri verildi. · Kongre sonunda Mustafa Kemal’in önderliği kamuoyunda giderek benimsendi. Not: Erzurum kongeresi Toplanış amacı açısından bölgesel alınan kararlar açısından ulusal bir kongredir. ERZURUM’DAN SİVAS’A : 1. İkinci Balıkesir kongresi : Egeli yurtseverler yunan işgalinin yayılması üzerine erzurum kongresi sürerken 26,30 Temmuz tarihleri arasında kongreyi topladılar. Kongrede yerel nitelikte olmakla birlikte temsilciler genel kapsamlı istekler öne sürüp ulusal bazı dileklerde bulunmuşlardı. Kongre sonunda ; · Egedeki direniş bir ölçüde örgütlendi. · Kuva-i Milliye güçlendirildi. 2. Birinci Nazilli Kongresi : Nazilliyi kurtarmak için yörenin kuva-i milliye birlikleri yörük Ali efe ile Demirci Mehmet efe komutasında bulunuyordu bu efeler arasında uyumsuzluk vardı. Uyumsuzluğun giderilmesi için bölgeye Galip Hoca takma adıyla Celal Bayar gönderildi. Muğlada bir kongre toplandı bu kongrede ; · Osmanlı hükümetine yardımcı olmak esası altında Kuva-i Milliye birlikleri arasında uyum sağlamak · Bu milis güçlerine asker sağlamak kararları alınmıştır. 3. Alaşehir Kongresi : Balıkesir nazilli ve erzurum kongrelerinin sonuçları görüşüldü kongrede alınan kararlar. · En büyük düşman yunanlılardır onları engellemek için asker toplanacak ve vergi alınacaktır. · İstanbul hükümetine bağlı yarı özerk bir siyasal kuruluş fikri belirdi. · Yunanlıları yurttan kovalayabilmek için anlaşma devletleri ile görüşmeler yapılabilir. Not : Bu kongre şu ana kadarki en geniş kapsamlı toplantı olduğu için bir ölçüde ulusallık niteliğide taşır

ÜNİTE - 24 ATATÜRK İLKELERİ (1) CUMHURİYETÇİLİK Devlet, belli sınırları içinde yani bir ülkede yaşayan insanların kendi içlerinden çıkardıkaları bir güçle, yani egemenlikle örgütlenmesi sonucu oluşan bir toplumsal kurumdur. Ülke-insan topluluğu ve egemenlik her devletin oluşmasında temel taşlarıdır. Ancak ülke, doğal kaynak, nüfus açılarından devletler arasında fark olduğu gibi, egemenliğin kaynağı ve kullanılışı bakımından da önemli ayrılıklar bulunur. Hukuk ve siyaset bilimleri dilinde "devlet biçimi" deyimi ile bir devletin egemenlik kaynağı ve kullanılış tarzı anlaşılır. MONARŞİ VE DEMOKRASİ Genelde üç çeşit devlet biçimi varır: Egemenlik aynı soydan gelen bir kişi tarafından kullanılıyorsa "Monarşi", belli kimselerden oluşan bir grubun elinde ise "Oligarşi", toplumun bütününe ait olursa "Demokrasi" söz konusudur. Egemenlik biçimlerini bir başka ayrım içinde de görebiliriz. Bu ayrımda şu ölçü esas alınır: Egemenliği kullananların bir seçim sonucunda veya seçime dayalı olmadan bu hakka sahip olmaları. Böyle bir ayrımda iki ana grup devlet çeşidi belirir. Birinci gruptaki devletler de egemenlik ya belli bir soydan gelen aile üyelerinin biri tarafından geleneklere göre kullanılır. Bu tür devletlerde "seçim" olgusu yoktur. Bu grup "monarşi" sözcüğü ile ifade edilir." Krallık "Padişahlık", imparatorluk, "sultanlık" monarji kavramının değişik adlarından ibarettir. Egemenliği kullanan kişi belli bir aileden gelmeyebilir; bu kişiler çeşitli toplumsal ve siyasal bunalımların doğurduğu belirsizlik zamanlarında bazı etkili grupları arkalarına alarak egemenliği ellerine geçirirler. Bu tür devletlere "totaliter" yani diktatörlüğün bütün gücü elinde topladığı devletler diyoruz. Birde egemenliğin birden çok soydan gelen belli sayıdaki ailelere ait olduğu bir devlet biçimi vardır ki buna da "oligarşi" ve ya "aristokrasi" denilmektedir. CUMHURİYET Egemenliği kullananların seçimle işbaşına geldikleri devletlerin genel adı "cumhuriyet" sözcüğü ile ifade edilir. Ancak seçim bir kez değil, belli aralıklarla yapılır. Seçim bir kez olur ve bununla egemenlik süresiz olarak birine verilirse karşımıza yeniden monarşi veya diktatörlük çıkar. CUMHURİYET ÇEŞİTLERİ Cumhuriyetin çeşitlerini saptayabilmek için her-şeyden önce seçimi kimlerin yaptığı önemlidir. Eğer egemenlik hakkını kullanacakları çok sınırlı sayıda kişiler seçer ve halkın çoğunluğuna bu yol kapalı tutulursa o zaman oligarşik bir cumhuriyet söz konusudur. Bu seçim toplumun bütününü hiç olmaza önemli bir ölçüde karşılayabilecek derecede geniş kesimlerce yapılıyorsa o zaman "halka dayalı" bir Cumhuriyetten söze dilebilir. Gerçek bir Cumhuriyet için, seçimin çok geniş halk katılımı ile yapılması gereklidir, ama yeterli değildir. Ancak halk seçimi özgürce yapabiliyorsa belli-başlı düşünce akımlarının yandaşları siyasal partiler kurup halkın karşısına çıkabiliyorlarsa, o zaman demokrasinin de içinde bulunduğu bir Cumhuriyet söz konusudur. Bu iki ana devlet biçiminin arasında kalan önemli bir tür daha vardır. Bu tür aslında "monar-şi"nin bir çeşididir. Bu türde halk ve hükümdar egemenliği bir ölçüde paylaşırlar. Bu tür monarşilerde e-gemenliği aslında halk kullanır, ama devletin başı o-lan hükümdar egemenliğin tarihsel ve geleneksel açıdan kuramsal da olsa sahibidir. Bu devlet biçimine "Meşruti Monarşi" adı verilir. Osmanlı imparatorluğunda çeşitli milletler için eşitlik getiren olay islahat fermanı, kişilerin can, mal güvenlikleri ise tazminat fermanı ile sağlanmıştır. CUMHURİYET VE DEMOKRASİ insanların bütün temel haklarına, sahip olmasına, toplum içinde .çeşitli düşüncelerin temsil edilebilmesine, yurttaşın yöneticilerini bu düşünce akımlarım mensupları arasından serbestçe seçebilmesine, onları her zaman denetleyebilmesi esaslarına dayanan bir rejimdir demokrasi. Bu mekanizmanın işlenebilmesindeki temel koşut ise "eşitlik"tir. Yasalar karşısında bütün yurttaşlar eşit değilse demokrasiden söz edilemez. Diğer bir ifade ile "halkın kendini dilediğince yönelebilmesi" anlaymına gelen demokrasi eski Yunanca'dan geliyor. "Demos" halk "kratos" yönetim demektir. Bugün "demokrasi" biçimine dönüşen sözcük "hak yönetimi" anlamına geliyor. Demokrasi üç ana biçimde uygulanır: Bunlardan birincisi; "doğrudan demokrasidir. Yurttaşlar hiçbir aracı olmadan toplanıp kendilerini yönetmek için gerekli kararları alırlar. İlkçağda bazı ufak kent devletlerinde uygulanan bu yöntem artık gerçekleştirilemez. Çünkü milyonlarca kişinin biraraya gelmesi mümkün değildir. İkincisi "Temsili demokrasi"dir. Yurttaşlar özgür iradeleri ile belli bir süre için temsilciler seçip, bu temsilcilere geçici bir yetki verirler. Böylece bu temsilciler ulus adına egemenlik hakkını bir süre için kullanırlar. Üçüncü yöntem ise "Yarı doğrudan demokrasi"dir. Bu yöntemde temsilcilerin kabul etmek istedikleri veya kabul ettikleri yasalar halkoyuna sunulur. Fakat demokrasilerin çoğunluğunda esas olan "temsil"dir. Halk oylamasına çok önemli ve ender durumlarda gidilir. ATATÜRK CUMHURİYETÇİLİ?İ Cumhuriyet 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edildi ve bugüne kadar Türk devleti'nin temeli olarak kaldı. Cumhuriyetin temelinde "seçim" yatar. Egemenlik hakkını ulus adına kullanacak olanların geçici birsüre için seçilmeleri gerekir. Atatürk de egemenliği kesinlikle ulusta görüyordu. Egemenlik bir bütün olarak ulustan başka bir yerden, birkişiden, bir aileden kaynaklanamaz. Ulus belki egemenliğini birine "emanet" eder. Atatürk bu noktada Osmanlı ailesinin egemenlik savını kesinlikle reddetmektedir. Onlar bu egemenliği gerçi ulustan "emanet" olarak almışlardır, ama bu zorlama ile olmuştur. Bu nedenle ulus, iradesini gerçekleştime olanağmı yitirmiştir. Egemenliğin kaynağı kesinlikle ulus ve onun bütün bireyleri olunca başka her türlü egemenlik savı ortadan kalkar. Egemenliği ulusun seçtiği üyelerden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi ulus adanı kullanır. Ulusu temsil eden ulusal irade, ulus adına sınırlı ve belirli bir zaman için manevi kişiliğini de belirten Millet meclisi de en sonunda ulusça yenilenmekle karşı karşıyadır. Özde olan ulustur. Egemenlik onun olduğu gibi, yönetim hakkı da onundur. Atatürk'ün Cumhuriyet anlayışının temelinde ulusal egemenlik vardır. Egemenliğği kullananlar cumhuriyet rejiminde seçimle başa gelirler. DEMOKRASİ Atafürk demokrasinin en üstün yönetim biçimi olduğunu belirtiyor. O demokrasiyi "siyasal özgürlüğü" sağlayan bir sistem olarak veya faşizm gibi bir-zorlayıcı toplumsal dayanışma olarak görmüyor. Demokrasi tamamen siyasaldır ve bir akıl düzenini gösterir. Demokrasi "siyasal ve düşünseldir" sözü bunu açıkça belirtiyor. "Demokrasi vatandaşın insan sıfatıyla egemenliğe katılmasıdır" diyor ve buradan da genel eşitlik ilkesini demokrasinin bir diğer temeli yapıyor. Bu eşitlikten "bütün bireylerin aynı siyasal hakka sahip olmaları anlaşılacaktır. Bu da genel ve eşit oy hakkıdır. Atatürk "Demokrasiye Muhalif Asri Cereyanlar: (Günümüzde demokrasiye aykırı akımlar)" başlığı altında şöyle demektedir: "Demokrsi günümüde bazı akımlarca tehdit ediliyor. Bunların en önemlileri Bolşevizmile Faşizmdir. Bu akımlarda ortak olan yön özgürlükleri sona erdirmeleri ve toplum ile bireyin çıkarları üzerine belli zümreleri çıkartmalarıdır. Bu akımlara rağbet etmek mümkün değildir. Bizde herkes hakça, çıkarca ve özgürlükçe eşittir." Atatürk böylece sözde Cumhuriyet olan bazı totaliter sistemleri reddetmekte, özgürlükçü, demokratik bir cumhuriyet yandaşı olduğunu ve açık biçimde göstermektedir.Günümüzde demokrasi mekanizmasının işlemesindeki temel ilke eşiitliktir. Uygulanış biçimi temsilidir. ÜNİTE - 25 ATATÜRK İLKELERİ (2) MİLLİYETÇİLİK Klan, aralarında akrabalık bulunan, ortak bir toteme inanan insanların oluşturduğu bir topluluktur. İnsanlar çok uzun bir süre klan aşamasında kalmışlar, daha geniş birliklere yaşamıştır. Giderek aynı çevrede yaşayan klanların birleşmeye başladıkları görülüyor. Büyük bir olasılıkla, "aynı çevrede bulunma" klan üyelerinin ortak bir soya dayandığı görüşünü uyandırmuş olmalıdır. Böylece "aşiret" oluşmuştur. Ortak çıkarları, birbirleriyle olan ekonomik ilişkileri, savunma zorunlulukları bazı aşiretlerin de birleşerek daha büyük örgütlü toplulukların oluşması yolunu açtı. Böylece "Kabileler" ortaya çıktı. ULUS (MİLLET) KAVRAMI "Kabileler Birliği" anlamında olan "ulus" sözcüğü Moğolca'dan gelmiştir. Bugün Türkçemizde "millet" ile "ulus" aynı manada kullanılır. BAtıda ulusun karşılığı nation dur ULUSU BELLİ BİR IRKA DAYANDIRAN GÖRÜŞ Ulus özelliğini yalnız ırkla açıklamak yanıltıcıdır. Ayrıca artık ırkların "ayrılığından" söz etmek kesinlikle mümkün olmadığını göre ırk esasını ulusun ölçüsü yapmak bilimsellikle bağdaşmıyor. Örneğin Amerikalıların soy birliği yoktur. ULUSU BELLİ BİR DİNE DAYANDIRAN GÖRÜŞ Din; inanca dayanan bir kurumdur, dinin birleştirici olması için toplumdaki insanların çok büyük bir çoğunluğunun aynı inanca sahip olmaları gerektir. Öte yandan bir din, aynı toplumda, bir başka dinle eşit koşullar altında bir arada olamaz. Gene, birbirinden çevre, toplumsal statü, çıkar bakımlarından çok farklı insan toplulukları aynı dine inanabilirler ama, biraraya gelip ortaklaşa bir ulus yaşamı süremezler. ULUSU BELLİ BİR DİLE DAYANDIRAN GÖRÜŞ Dil konusunda ırk ölçüsüne göre daha geniş düşünmek gerekir. Dil bir iletişim ve kültür aracıdır insanların birbirleriyle anlaşabilmesinin tek yoludur. Bu bakımdan aynı dili konuşunlar daha rahatça birarada yaşayabilirler. Gerçekten ırk bakımından kökenleri ayrı olduğu halde aynı dili konuşup bir ulus durumunu almış topluluklar vardır. Diğer yandan, sayıları pek fazla olmamasına rağmen bazı uluslarda dil birliği yoktur. Sonuçta ortak kullanım dilde ortak bir ölçüt değildir. Mesela Suriye'lilerin dil birliği yoktur. Ulus olmanın ölçüsü olarak erişilen öğenin özelliği daha çok "manevi" bir yöne sahip bulunmasıdır. Bu ölçü "tarih, gelecek ve kültür birliği ile bu değerlere olan inançtır. Türklerde en eski ulus kavramını somutlaştıran eser Orhun yazıtları olduğu biliniyor. ULUSÇULUK (MİLLİYETÇİLİK) insanoğlunun bugüne değin erişebildiği en mükemmel toplu yaşama biçiminde "ulusçuluk-milliyet-çilik" denilen bir takım çıkmıştır. Ulus aşamasına gelmiş bir topluluğun üyelerinde, içlerinden çıktıkları u-lusun yücelmesi, ilerlemesi, haklarının en iyi biçimde korunabilmesi duygu ve ülkülerinin bulunması çok doğaldır. Başka bir deyişle, ilkel topluluklarda bulunmayan bireycilik, ulusta vardır. Ama bu, bilinçli bir bireyciliktir; kişinin içinde bulunduğu ulusa ait olma, kendisi yücelirse ulusun da yüceleceği duygusu ve inancıdır, işte bu duygu ve inanca sahip olma ve bunları geliştirme de "ulusçuluk" kavramı ile belirtilir. Ulusçuluk akımının Batıdaki ilk çıkışları 18.yy ve 19.yy aralarına denk gelir. TÜRKLER'DE MODERN ULUSÇULUK DUYGUSUNUN UYANMASI Türk ulusçuları bir arayış içinde iken ünlü bir bilim adamı olan Ziya Gökalp'in '1876-1924) belirişi çok önemli bir aşamaya geçilmesini sağlamıştır. Ziya Gökalp "ulus"un niteliği üzerinde düşünen ilk bilim adamımızdır. Herşeyden önce, en ülküsel toplum yaşayış biçiminin "ulus" olduğunu belirterek, o güne kadar var olan Osmanlıcılık veya islamcılık akımlarının "ulus" kavramını karşılayamadığını belirtmiştir. ATATÜRK'E GÖRE TÜRK ULUSU Atatürk önce her ulusa uyacak bir tanım yapar. Bu tanım şöyledir: - Zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan; - Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve mavafakatte samimi'olan; - Ve sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete "millet" adı verilir. Atatürk'ün bu tanımı ve açıklaması ilk ulus sayılmanın baş koşulu olarak manevi öğeyi göstermiştir. O'na göre bu ölçü, bugünün uygar düşüncesine göre diğer ülçülerin çok daha üzerinde yer aly-maktadır. Atatürk'e göre, Türk ulusunun oluşmasında etkili bulunduğu görülen doğal ve tarihsel olgular şunlardır: - Siyasal varlıkta birlik; - Dil birliği; - Yurt birliği; - Irk ve köken birliği; - Tarih akrabalığı. ATATÜRK'E GÖRE TÜRK ULUSÇULU?U Atatürk, ulusallığı şöyle tanımlıyor; Bir ulusun diğer uluslara oranla doğal veya sonradan kazanılmış özel karakter sahibi olması; diğer uluslardan farklı bir yaşayış göstermesi; çoğunlukla onlardan ayrı olarak ama onlarla koşut bir gelişme içinde DEVLETÇİLİK Devletçiliği sadece ekonomi alanıyla sınırlamak, bizim görüşümüze göre kavramı son derece daraltmak olur. Devlet varlığı gereği, toplumun her kesimine ve kurumuna gereksinmeler doğdukça müdahale eder ve bu onun devletlik niteliğinin zorunlu ve doğal bir sonucudur. Bu müdahalelerin kuralları, ölçüsü genel ve geniş anlamda devletçiliği doğurur. Ama bir önemli gerçek vardır: insanların en yaşamsal gereksinmeleri hep ekonomi alanında belirir. Bundan dolayı "devletçilik" denildiği zaman ilk akla gelen "ekonomi alanında devlet müdahalesi" oluyor. Osmanlı imparatorluğunda soylular kesimi yoktu. TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDE DEVLETÇİLİK Devlet pek çok alanda gösterdiği kararlı müdahaleyi ekonomi alanında tam olarak gösterememiştir, bunun sebepleri ise; ekonomi alanında özellikle sanayileşmede özel girişime olanaklar tanınması kararlaştırılmıştı; bu konuda özendirici önlemler de alınmıştı. Ama, ekonomi alanında özel girişimin bilgi ve sermaye birikimi hiç denilecek derecede azdı. Yurdun ise öncelikle sanayileşmeye gereksinimi vardı. Devlet 1931 yılına kadar ekonomi alanında kendini tam olarak duyuramamıştır. O yıldan itibaren ekonomik devletçilik, görüşü benimsendi ve uygulamaya konuldu. Devlet önemli bazı alanlarda üretimi doğrudan doğruya kendisi gerçekleştirecekti; para ve kredi işleri düzen ve denetim altına alınacaktı; planlı sayılabilecek bir ekonomi uygulamasına geçilecekti. ATATÜRK'ÜN DEVLETÇİLİK ANLAYIŞI Atatürk'e göre, devletçiliğin ölçüsü şudur; Yurttaşın gelişmesi, yücelmesi için gerekli alanlara devlet müdahale edecektir, etmelidir. Ama bu eşitlik ve özgürlük esasına dayanan bir müdahale olmalıdır. Atatürk "ekonomik devletçilik" hakkında ise şu tespiti yapmıştır; Bir rejimi kurup koruyabilmek için bireyleri, devletin düzeni ve kuralları içinde özgür kılmak gerektir. Bu nedenle birey ekonomi alanında da rahat davranmalıdır. Ama bazı ekonomi alanları toplumun bütününü doğrudan doğruya ilgilendirmektedir. Bugünkü deyimle bunlara "altyapı" alanları diyebiliriz Atatürk geniş anlamıyla devletçidir. O'na göre gereken konularda devlet yurttaşla ilgilenmek zorunluluğundadır. Ekonomik alanda ise Atatürk'ün görüşü esnektir. Atatürk bu bakımdan katı bir devletçilik ilkesi koymamıştır. Fakat devletin ağırlığını bu alanda da göstermesi ve düzenleyici-denetleyici etkisini gerektiği zaman göstermesini istemiştir. Öyle ise O'nun ekonomik devletçiliği değişen zaman ve koşullara her zaman uyabilir. ÜNİTE - 27 ATATÜRK İLKELERİ (2) LAİKLİK LÂİKLİK KAVRAMI VE DÜNYADAKİ GENEL TARİHSEL GELİŞİMİ "Laik" kelimesi dilimize Fransızca'dan geçmiştir. Fakat kökeni eski Yunanca'dadır. Bu dilde "Loikos" halka kalabalığa ait demektir. Sözcük ortaçağ Avrupasında "din işleriyle ilgisi bulunmayanlar" yani rahipler ile onlara meslek açısından yakın olanlar dışında kalanlar aniamını kazandı. Kavram böylece doğdu ve giderek ağır bir süreç sonunda siyasal bir niteliğe büründü. Bu niteliği ile Lâiklik bir devletin temelini ve hukukunu dine dayandırmaması anlamını aldı. Laiklik kiliseye karşı duyulan çok şiddetli bir tepkinin belirtisi olmuştur. Batıda devleti kiliseden arındırmak için uzun ve zahmetli bir gelişme gözlenir. Düşüncelerde giderek kökleşen laiklik hukuksal bakımdan ilk biçimini Amerika Birleşik Devletleri Anayasasında (1787) bulmuş, ama asıl şiddetli ve hızlı gelişimine birkaç yıl sonra çıkan Fransız ihtilali ile girmiştir. Din ile devlet arasında kesin bir çizginin çekilebilmesi için herşeyden önce tam bir vicdan özgürlüğüne gereksinim vardır. Din ve vicdan özgürlüğü bugün artık vazgeçilmez en temel haklardan biri olarak görülüyor. Devletlerin temelleri binlerce yıl dine dayandı. Her devlet içinde yaşayanları kendi dinine göre yönetti. Hükümdarlar egemenliklerini dinden aldıkları ıileri sürdüklerinden, yönetimlerinin de o dine göre biçimlenmesinden kaçınılamazdı. Böylece dinler giderek toplumsal özellikleri yanında siyasal nitelikler de taşımaya başladılar; Siyasal kurumlar durumuna da eriştiler. Asıl işlevleri bir yana bırakıldı. Din adamları katı kuralları ile toplumu yönlendirdiler. Toplumdaki gelişme isteği böylece donmuş, kalıplara dökülüyordu. Devlet yönetimi içinde dinin çıkartılması, bu bakımdan büyük bir gelişme sayılmalıdır. Böylece bir suistimali laiklik sayesinde önlemiş oldu. TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDE LÂİKLİ?İN GELİŞİMİ Kuruluş döneminde bazı önemli konularda gösterilen esnekliğe rağmen Osmanlı Devleti'ni o zamandaki yapısını "Laik" olarak nitelemek mümkün değildir. Yeni Türk Devleti 1920 yılının 23 Nisan günü kurulduğu sırada laiklikten söz etmek mümkün değildi. Osmanlı saltanatı "tanrısal" idi. Osmanlı Anayasası'na göre padişah "mukaddes (kutsal)" sayılırdı. Devletin yapısı da dine dayanıyordu. Ama şimdi egemenliğin doğrudan doğruya ulusa ait olduğu bir devlet kurulmuştu. Böyle bir devlette artık "tanrısal" değil "ulusal" kaynak egemenliği doğuruyordu. Egemenliğin ulusa ait olması zaten laik bir devletin kurulduğunu gösteriyordu. Gerek saltanatın gerek ardın-dan halifeliğin kaldırılması bu durumun mantıksal sonuçları idi. 1924 yılında tamamlanan bu ilk adımların ardından aynı yıl yeni Anayasa (1924 Anayasası) yapıldı, bu Anayasa'nın ilk biçiminde devlet dini vardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin baş görev-leri arasında dinsel hükümleri yerine getirmesi bulunuyordu. Ama aynı Anayasa Türk yurttaşlarına geniş bir din ve vicdan özgürlüğü tanımıştı. Ardından, 1926 yılında Türk Medeni Kanunu kabul edildi. Dinsel hükümler dışında kalan önemli özellikler taşıyordu bu yasa. Herşeyden önce kadına meslek seçme özgürlüğü getiriyordu. Aile yapısını tek eşlilik esasına dayandırıyordu. Türk Devriminin düşünce ve eylem alanındaki en önemli temel taşı laiklik olduğundan hemen her devrim atılımı onunla ya doğrudan doğruya veya dolayısı ile ilgilidir. Devletin din kurumlarından arındırılması aşaması: 1. Öğretimin birleştirilmesi 2. Türk medeni kanununun kabul edilmesi 3. Halifeliğin kaldırılması 4. Tekke ve zaviyelerin kapatılması ATATÜRK'TE LAİKLİK ANLAYIŞI Atatürk'ün şu sözleri laiklik anlayışını özlü biçimde veriyor: "Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanın emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve tefekküre muhalif değiliz. Bizsadece din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkâr (gerici) hareketlerden sakınıyoruz. Atatürk'ün laikliği kesinlikle dine karşı değildir. Din bir vicdan işidir. Laiklik tam bir inanç özgürlüğü ortamında ulus ve devlet işlerini din işlerinden ayırmaktan başka bir şey değildir. ÜNİTE - 26 ATATÜRK İLKELERİ (3) HALKÇILIK HALKÇILIK Halkı ilk önce 'bir ülkede yaşayan yurttaşların oluşturduğu topluluk" olarak tanımlayacağız. Ulus tanımında somutluktan çok soyutluk ağır basar. Bildiğimiz gibi ulus birarada yaşama isteği dolayısıyla sürekli olarak bütünlük gösteren bir topluluktur. Halk ise somut bir kavramdır. Ulus gözle görülmez ama halk somut olarak kendini belli eder. Halk dediğimiz zaman ulus kavramı üzerindeki manevi örtü kalkar ve yurttaşların çeşitli kesimlerini somut bir biçimde gösteren tablo ortaya çıkar. Diğer deyişle ulusu oluşturan insanların somut bir biçimde görülmesi ile beliren topluluk halktır. Yani ilk halk kavramı somut bir olgudur. ATATÜRK'IN HALKÇILI?I Atatürk'ün ortaya koyduğu halkçılık ilkesi üç e-sas üzerinde yükselir. - Yeni kurulan devlet, belli bir zümreye, belirli çıkarlara sahip kimselere değil, doğrudan doğruya halka dayanır. Yeni Türkiye devleti halka değer veren bir devlettir, halkın devletidir. - Atatürk halkın içindeki çeşitli tabakaları, grupları, kümeleri yalnız iş alanları bakımından farklı görür. Bunun dışında bütün bireyler, birbirine eşittir; ayrıca her meslek sahibi de diğerleriyle aynı saygınlığı görür. "Türkiye Cumhuriyeti" halkı ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil ve fakat kişisel ve toplumsal yaşam için iş bölümü itibarıyla çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas ilkelerimiz-dendir. - Atatürk'e göre halkçılığın esaslarından biri de, halkın mutluluğunun gene halkça, birbütün olarak sağlanmasıdır. Bunu gerçekleştirmek için de herkesin çalışması gerekir. Özetleyecek olursak Atatürk, Türk halkını kendi kendini yöneten, ulusal egemenlik esasına göre demokratik bir rejim içinde yaşayan , birbirine hakça eşit, toplumsal dayanışma içinde bulunan insanların oluşturduğu birbütün olarak görmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir bir hukuk devleti olmasındaki temel ilke halkçılık ve ulusçuluktur.


Devlet, belli sınırları içinde yani bir ülkede yaşayan insanların kendi içlerinden çıkardıkaları bir güçle, yani egemenlikle örgütlenmesi sonucu oluşan bir toplumsal kurumdur. Ülke-insan topluluğu ve egemenlik her devletin oluşmasında temel taşlarıdır. Ancak ülke, doğal kaynak, nüfus açılarından devletler arasında fark olduğu gibi, egemenliğin kaynağı ve kullanılışı bakımından da önemli ayrılıklar bulunur. Hukuk ve siyaset bilimleri dilinde "devlet biçimi" deyimi ile bir devletin egemenlik kaynağı ve kullanılış tarzı anlaşılır. MONARŞİ VE DEMOKRASİ Genelde üç çeşit devlet biçimi varır: Egemenlik aynı soydan gelen bir kişi tarafından kullanılıyorsa "Monarşi", belli kimselerden oluşan bir grubun elinde ise "Oligarşi", toplumun bütününe ait olursa "Demokrasi" söz konusudur. Egemenlik biçimlerini bir başka ayrım içinde de görebiliriz. Bu ayrımda şu ölçü esas alınır: Egemenliği kullananların bir seçim sonucunda veya seçime dayalı olmadan bu hakka sahip olmaları. Böyle bir ayrımda iki ana grup devlet çeşidi belirir. Birinci gruptaki devletler de egemenlik ya belli bir soydan gelen aile üyelerinin biri tarafından geleneklere göre kullanılır. Bu tür devletlerde "seçim" olgusu yoktur. Bu grup "monarşi" sözcüğü ile ifade edilir." Krallık "Padişahlık", imparatorluk, "sultanlık" monarji kavramının değişik adlarından ibarettir. Egemenliği kullanan kişi belli bir aileden gelmeyebilir; bu kişiler çeşitli toplumsal ve siyasal bunalımların doğurduğu belirsizlik zamanlarında bazı etkili grupları arkalarına alarak egemenliği ellerine geçirirler. Bu tür devletlere "totaliter" yani diktatörlüğün bütün gücü elinde topladığı devletler diyoruz. Birde egemenliğin birden çok soydan gelen belli sayıdaki ailelere ait olduğu bir devlet biçimi vardır ki buna da "oligarşi" ve ya "aristokrasi" denilmektedir. CUMHURİYET Egemenliği kullananların seçimle işbaşına geldikleri devletlerin genel adı "cumhuriyet" sözcüğü ile ifade edilir. Ancak seçim bir kez değil, belli aralıklarla yapılır. Seçim bir kez olur ve bununla egemenlik süresiz olarak birine verilirse karşımıza yeniden monarşi veya diktatörlük çıkar. CUMHURİYET ÇEŞİTLERİ Cumhuriyetin çeşitlerini saptayabilmek için her-şeyden önce seçimi kimlerin yaptığı önemlidir. Eğer egemenlik hakkını kullanacakları çok sınırlı sayıda kişiler seçer ve halkın çoğunluğuna bu yol kapalı tutulursa o zaman oligarşik bir cumhuriyet söz konusudur. Bu seçim toplumun bütününü hiç olmaza önemli bir ölçüde karşılayabilecek derecede geniş kesimlerce yapılıyorsa o zaman "halka dayalı" bir Cumhuriyetten söze dilebilir. Gerçek bir Cumhuriyet için, seçimin çok geniş halk katılımı ile yapılması gereklidir, ama yeterli değildir. Ancak halk seçimi özgürce yapabiliyorsa belli-başlı düşünce akımlarının yandaşları siyasal partiler kurup halkın karşısına çıkabiliyorlarsa, o zaman demokrasinin de içinde bulunduğu bir Cumhuriyet söz konusudur. Bu iki ana devlet biçiminin arasında kalan önemli bir tür daha vardır. Bu tür aslında "monar-şi"nin bir çeşididir. Bu türde halk ve hükümdar egemenliği bir ölçüde paylaşırlar. Bu tür monarşilerde e-gemenliği aslında halk kullanır, ama devletin başı o-lan hükümdar egemenliğin tarihsel ve geleneksel açıdan kuramsal da olsa sahibidir. Bu devlet biçimine "Meşruti Monarşi" adı verilir. Osmanlı imparatorluğunda çeşitli milletler için eşitlik getiren olay islahat fermanı, kişilerin can, mal güvenlikleri ise tazminat fermanı ile sağlanmıştır. CUMHURİYET VE DEMOKRASİ insanların bütün temel haklarına, sahip olmasına, toplum içinde .çeşitli düşüncelerin temsil edilebilmesine, yurttaşın yöneticilerini bu düşünce akımlarım mensupları arasından serbestçe seçebilmesine, onları her zaman denetleyebilmesi esaslarına dayanan bir rejimdir demokrasi. Bu mekanizmanın işlenebilmesindeki temel koşut ise "eşitlik"tir. Yasalar karşısında bütün yurttaşlar eşit değilse demokrasiden söz edilemez. Diğer bir ifade ile "halkın kendini dilediğince yönelebilmesi" anlaymına gelen demokrasi eski Yunanca'dan geliyor. "Demos" halk "kratos" yönetim demektir. Bugün "demokrasi" biçimine dönüşen sözcük "hak yönetimi" anlamına geliyor. Demokrasi üç ana biçimde uygulanır: Bunlardan birincisi; "doğrudan demokrasidir. Yurttaşlar hiçbir aracı olmadan toplanıp kendilerini yönetmek için gerekli kararları alırlar. İlkçağda bazı ufak kent devletlerinde uygulanan bu yöntem artık gerçekleştirilemez. Çünkü milyonlarca kişinin biraraya gelmesi mümkün değildir. İkincisi "Temsili demokrasi"dir. Yurttaşlar özgür iradeleri ile belli bir süre için temsilciler seçip, bu temsilcilere geçici bir yetki verirler. Böylece bu temsilciler ulus adına egemenlik hakkını bir süre için kullanırlar. Üçüncü yöntem ise "Yarı doğrudan demokrasi"dir. Bu yöntemde temsilcilerin kabul etmek istedikleri veya kabul ettikleri yasalar halkoyuna sunulur. Fakat demokrasilerin çoğunluğunda esas olan "temsil"dir. Halk oylamasına çok önemli ve ender durumlarda gidilir. ATATÜRK CUMHURİYETÇİLİĞİ Cumhuriyet 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edildi ve bugüne kadar Türk devleti'nin temeli olarak kaldı. Cumhuriyetin temelinde "seçim" yatar. Egemenlik hakkını ulus adına kullanacak olanların geçici birsüre için seçilmeleri gerekir. Atatürk de egemenliği kesinlikle ulusta görüyordu. Egemenlik bir bütün olarak ulustan başka bir yerden, birkişiden, bir aileden kaynaklanamaz. Ulus belki egemenliğini birine "emanet" eder. Atatürk bu noktada Osmanlı ailesinin egemenlik savını kesinlikle reddetmektedir. Onlar bu egemenliği gerçi ulustan "emanet" olarak almışlardır, ama bu zorlama ile olmuştur. Bu nedenle ulus, iradesini gerçekleştime olanağmı yitirmiştir. Egemenliğin kaynağı kesinlikle ulus ve onun bütün bireyleri olunca başka her türlü egemenlik savı ortadan kalkar. Egemenliği ulusun seçtiği üyelerden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi ulus adanı kullanır. Ulusu temsil eden ulusal irade, ulus adına sınırlı ve belirli bir zaman için manevi kişiliğini de belirten Millet meclisi de en sonunda ulusça yenilenmekle karşı karşıyadır. Özde olan ulustur. Egemenlik onun olduğu gibi, yönetim hakkı da onundur. Atatürk'ün Cumhuriyet anlayışının temelinde ulusal egemenlik vardır. Egemenliğği kullananlar cumhuriyet rejiminde seçimle başa gelirler. DEMOKRASİ Atafürk demokrasinin en üstün yönetim biçimi olduğunu belirtiyor. O demokrasiyi "siyasal özgürlüğü" sağlayan bir sistem olarak veya faşizm gibi bir-zorlayıcı toplumsal dayanışma olarak görmüyor. Demokrasi tamamen siyasaldır ve bir akıl düzenini gösterir. Demokrasi "siyasal ve düşünseldir" sözü bunu açıkça belirtiyor. "Demokrasi vatandaşın insan sıfatıyla egemenliğe katılmasıdır" diyor ve buradan da genel eşitlik ilkesini demokrasinin bir diğer temeli yapıyor. Bu eşitlikten "bütün bireylerin aynı siyasal hakka sahip olmaları anlaşılacaktır. Bu da genel ve eşit oy hakkıdır. Atatürk "Demokrasiye Muhalif Asri Cereyanlar: (Günümüzde demokrasiye aykırı akımlar)" başlığı altında şöyle demektedir: "Demokrsi günümüde bazı akımlarca tehdit ediliyor. Bunların en önemlileri Bolşevizmile Faşizmdir. Bu akımlarda ortak olan yön özgürlükleri sona erdirmeleri ve toplum ile bireyin çıkarları üzerine belli zümreleri çıkartmalarıdır. Bu akımlara rağbet etmek mümkün değildir. Bizde herkes hakça, çıkarca ve özgürlükçe eşittir." Atatürk böylece sözde Cumhuriyet olan bazı totaliter sistemleri reddetmekte, özgürlükçü, demokratik bir cumhuriyet yandaşı olduğunu ve açık biçimde göstermektedir.Günümüzde demokrasi mekanizmasının işlemesindeki temel ilke eşiitliktir. Uygulanış biçimi temsilidir.
ÜNİTE - 25 ATATÜRK İLKELERİ (2) MİLLİYETÇİLİK Klan, aralarında akrabalık bulunan, ortak bir toteme inanan insanların oluşturduğu bir topluluktur. İnsanlar çok uzun bir süre klan aşamasında kalmışlar, daha geniş birliklere yaşamıştır. Giderek aynı çevrede yaşayan klanların birleşmeye başladıkları görülüyor. Büyük bir olasılıkla, "aynı çevrede bulunma" klan üyelerinin ortak bir soya dayandığı görüşünü uyandırmuş olmalıdır. Böylece "aşiret" oluşmuştur. Ortak çıkarları, birbirleriyle olan ekonomik ilişkileri, savunma zorunlulukları bazı aşiretlerin de birleşerek daha büyük örgütlü toplulukların oluşması yolunu açtı. Böylece "Kabileler" ortaya çıktı. ULUS (MİLLET) KAVRAMI "Kabileler Birliği" anlamında olan "ulus" sözcüğü Moğolca'dan gelmiştir. Bugün Türkçemizde "millet" ile "ulus" aynı manada kullanılır. BAtıda ulusun karşılığı nation dur ULUSU BELLİ BİR IRKA DAYANDIRAN GÖRÜŞ Ulus özelliğini yalnız ırkla açıklamak yanıltıcıdır. Ayrıca artık ırkların "ayrılığından" söz etmek kesinlikle mümkün olmadığını göre ırk esasını ulusun ölçüsü yapmak bilimsellikle bağdaşmıyor. Örneğin Amerikalıların soy birliği yoktur. ULUSU BELLİ BİR DİNE DAYANDIRAN GÖRÜŞ Din; inanca dayanan bir kurumdur, dinin birleştirici olması için toplumdaki insanların çok büyük bir çoğunluğunun aynı inanca sahip olmaları gerektir. Öte yandan bir din, aynı toplumda, bir başka dinle eşit koşullar altında bir arada olamaz. Gene, birbirinden çevre, toplumsal statü, çıkar bakımlarından çok farklı insan toplulukları aynı dine inanabilirler ama, biraraya gelip ortaklaşa bir ulus yaşamı süremezler. ULUSU BELLİ BİR DİLE DAYANDIRAN GÖRÜŞ Dil konusunda ırk ölçüsüne göre daha geniş düşünmek gerekir. Dil bir iletişim ve kültür aracıdır insanların birbirleriyle anlaşabilmesinin tek yoludur. Bu bakımdan aynı dili konuşunlar daha rahatça birarada yaşayabilirler. Gerçekten ırk bakımından kökenleri ayrı olduğu halde aynı dili konuşup bir ulus durumunu almış topluluklar vardır. Diğer yandan, sayıları pek fazla olmamasına rağmen bazı uluslarda dil birliği yoktur. Sonuçta ortak kullanım dilde ortak bir ölçüt değildir. Mesela Suriye'lilerin dil birliği yoktur. Ulus olmanın ölçüsü olarak erişilen öğenin özelliği daha çok "manevi" bir yöne sahip bulunmasıdır. Bu ölçü "tarih, gelecek ve kültür birliği ile bu değerlere olan inançtır. Türklerde en eski ulus kavramını somutlaştıran eser Orhun yazıtları olduğu biliniyor. ULUSÇULUK (MİLLİYETÇİLİK) insanoğlunun bugüne değin erişebildiği en mükemmel toplu yaşama biçiminde "ulusçuluk-milliyet-çilik" denilen bir takım çıkmıştır. Ulus aşamasına gelmiş bir topluluğun üyelerinde, içlerinden çıktıkları u-lusun yücelmesi, ilerlemesi, haklarının en iyi biçimde korunabilmesi duygu ve ülkülerinin bulunması çok doğaldır. Başka bir deyişle, ilkel topluluklarda bulunmayan bireycilik, ulusta vardır. Ama bu, bilinçli bir bireyciliktir; kişinin içinde bulunduğu ulusa ait olma, kendisi yücelirse ulusun da yüceleceği duygusu ve inancıdır, işte bu duygu ve inanca sahip olma ve bunları geliştirme de "ulusçuluk" kavramı ile belirtilir. Ulusçuluk akımının Batıdaki ilk çıkışları 18.yy ve 19.yy aralarına denk gelir. TÜRKLER'DE MODERN ULUSÇULUK DUYGUSUNUN UYANMASI Türk ulusçuları bir arayış içinde iken ünlü bir bilim adamı olan Ziya Gökalp'in '1876-1924) belirişi çok önemli bir aşamaya geçilmesini sağlamıştır. Ziya Gökalp "ulus"un niteliği üzerinde düşünen ilk bilim adamımızdır. Herşeyden önce, en ülküsel toplum yaşayış biçiminin "ulus" olduğunu belirterek, o güne kadar var olan Osmanlıcılık veya islamcılık akımlarının "ulus" kavramını karşılayamadığını belirtmiştir. ATATÜRK'E GÖRE TÜRK ULUSU Atatürk önce her ulusa uyacak bir tanım yapar. Bu tanım şöyledir: - Zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan; - Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve mavafakatte samimi'olan; - Ve sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete "millet" adı verilir. Atatürk'ün bu tanımı ve açıklaması ilk ulus sayılmanın baş koşulu olarak manevi öğeyi göstermiştir. O'na göre bu ölçü, bugünün uygar düşüncesine göre diğer ülçülerin çok daha üzerinde yer aly-maktadır. Atatürk'e göre, Türk ulusunun oluşmasında etkili bulunduğu görülen doğal ve tarihsel olgular şunlardır: - Siyasal varlıkta birlik; - Dil birliği; - Yurt birliği; - Irk ve köken birliği; - Tarih akrabalığı. ATATÜRK'E GÖRE TÜRK ULUSÇULUĞU Atatürk, ulusallığı şöyle tanımlıyor; Bir ulusun diğer uluslara oranla doğal veya sonradan kazanılmış özel karakter sahibi olması; diğer uluslardan farklı bir yaşayış göstermesi; çoğunlukla onlardan ayrı olarak ama onlarla koşut bir gelişme içinde DEVLETÇİLİK Devletçiliği sadece ekonomi alanıyla sınırlamak, bizim görüşümüze göre kavramı son derece daraltmak olur. Devlet varlığı gereği, toplumun her kesimine ve kurumuna gereksinmeler doğdukça müdahale eder ve bu onun devletlik niteliğinin zorunlu ve doğal bir sonucudur. Bu müdahalelerin kuralları, ölçüsü genel ve geniş anlamda devletçiliği doğurur. Ama bir önemli gerçek vardır: insanların en yaşamsal gereksinmeleri hep ekonomi alanında belirir. Bundan dolayı "devletçilik" denildiği zaman ilk akla gelen "ekonomi alanında devlet müdahalesi" oluyor. Osmanlı imparatorluğunda soylular kesimi yoktu. TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDE DEVLETÇİLİK Devlet pek çok alanda gösterdiği kararlı müdahaleyi ekonomi alanında tam olarak gösterememiştir, bunun sebepleri ise; ekonomi alanında özellikle sanayileşmede özel girişime olanaklar tanınması kararlaştırılmıştı; bu konuda özendirici önlemler de alınmıştı. Ama, ekonomi alanında özel girişimin bilgi ve sermaye birikimi hiç denilecek derecede azdı. Yurdun ise öncelikle sanayileşmeye gereksinimi vardı. Devlet 1931 yılına kadar ekonomi alanında kendini tam olarak duyuramamıştır. O yıldan itibaren ekonomik devletçilik, görüşü benimsendi ve uygulamaya konuldu. Devlet önemli bazı alanlarda üretimi doğrudan doğruya kendisi gerçekleştirecekti; para ve kredi işleri düzen ve denetim altına alınacaktı; planlı sayılabilecek bir ekonomi uygulamasına geçilecekti. ATATÜRK'ÜN DEVLETÇİLİK ANLAYIŞI Atatürk'e göre, devletçiliğin ölçüsü şudur; Yurttaşın gelişmesi, yücelmesi için gerekli alanlara devlet müdahale edecektir, etmelidir. Ama bu eşitlik ve özgürlük esasına dayanan bir müdahale olmalıdır. Atatürk "ekonomik devletçilik" hakkında ise şu tespiti yapmıştır; Bir rejimi kurup koruyabilmek için bireyleri, devletin düzeni ve kuralları içinde özgür kılmak gerektir. Bu nedenle birey ekonomi alanında da rahat davranmalıdır. Ama bazı ekonomi alanları toplumun bütününü doğrudan doğruya ilgilendirmektedir. Bugünkü deyimle bunlara "altyapı" alanları diyebiliriz Atatürk geniş anlamıyla devletçidir. O'na göre gereken konularda devlet yurttaşla ilgilenmek zorunluluğundadır. Ekonomik alanda ise Atatürk'ün görüşü esnektir. Atatürk bu bakımdan katı bir devletçilik ilkesi koymamıştır. Fakat devletin ağırlığını bu alanda da göstermesi ve düzenleyici-denetleyici etkisini gerektiği zaman göstermesini istemiştir. Öyle ise O'nun ekonomik devletçiliği değişen zaman ve koşullara her zaman uyabilir. ÜNİTE - 27 ATATÜRK İLKELERİ (2) LAİKLİK LÂİKLİK KAVRAMI VE DÜNYADAKİ GENEL TARİHSEL GELİŞİMİ "Laik" kelimesi dilimize Fransızca'dan geçmiştir. Fakat kökeni eski Yunanca'dadır. Bu dilde "Loikos" halka kalabalığa ait demektir. Sözcük ortaçağ Avrupasında "din işleriyle ilgisi bulunmayanlar" yani rahipler ile onlara meslek açısından yakın olanlar dışında kalanlar aniamını kazandı. Kavram böylece doğdu ve giderek ağır bir süreç sonunda siyasal bir niteliğe büründü. Bu niteliği ile Lâiklik bir devletin temelini ve hukukunu dine dayandırmaması anlamını aldı. Laiklik kiliseye karşı duyulan çok şiddetli bir tepkinin belirtisi olmuştur. Batıda devleti kiliseden arındırmak için uzun ve zahmetli bir gelişme gözlenir. Düşüncelerde giderek kökleşen laiklik hukuksal bakımdan ilk biçimini Amerika Birleşik Devletleri Anayasasında (1787) bulmuş, ama asıl şiddetli ve hızlı gelişimine birkaç yıl sonra çıkan Fransız ihtilali ile girmiştir. Din ile devlet arasında kesin bir çizginin çekilebilmesi için herşeyden önce tam bir vicdan özgürlüğüne gereksinim vardır. Din ve vicdan özgürlüğü bugün artık vazgeçilmez en temel haklardan biri olarak görülüyor. Devletlerin temelleri binlerce yıl dine dayandı. Her devlet içinde yaşayanları kendi dinine göre yönetti. Hükümdarlar egemenliklerini dinden aldıkları ıileri sürdüklerinden, yönetimlerinin de o dine göre biçimlenmesinden kaçınılamazdı. Böylece dinler giderek toplumsal özellikleri yanında siyasal nitelikler de taşımaya başladılar; Siyasal kurumlar durumuna da eriştiler. Asıl işlevleri bir yana bırakıldı. Din adamları katı kuralları ile toplumu yönlendirdiler. Toplumdaki gelişme isteği böylece donmuş, kalıplara dökülüyordu. Devlet yönetimi içinde dinin çıkartılması, bu bakımdan büyük bir gelişme sayılmalıdır. Böylece bir suistimali laiklik sayesinde önlemiş oldu. TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDE LÂİKLİĞİN GELİŞİMİ Kuruluş döneminde bazı önemli konularda gösterilen esnekliğe rağmen Osmanlı Devleti'ni o zamandaki yapısını "Laik" olarak nitelemek mümkün değildir. Yeni Türk Devleti 1920 yılının 23 Nisan günü kurulduğu sırada laiklikten söz etmek mümkün değildi. Osmanlı saltanatı "tanrısal" idi. Osmanlı Anayasası'na göre padişah "mukaddes (kutsal)" sayılırdı. Devletin yapısı da dine dayanıyordu. Ama şimdi egemenliğin doğrudan doğruya ulusa ait olduğu bir devlet kurulmuştu. Böyle bir devlette artık "tanrısal" değil "ulusal" kaynak egemenliği doğuruyordu. Egemenliğin ulusa ait olması zaten laik bir devletin kurulduğunu gösteriyordu. Gerek saltanatın gerek ardın-dan halifeliğin kaldırılması bu durumun mantıksal sonuçları idi. 1924 yılında tamamlanan bu ilk adımların ardından aynı yıl yeni Anayasa (1924 Anayasası) yapıldı, bu Anayasa'nın ilk biçiminde devlet dini vardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin baş görev-leri arasında dinsel hükümleri yerine getirmesi bulunuyordu. Ama aynı Anayasa Türk yurttaşlarına geniş bir din ve vicdan özgürlüğü tanımıştı. Ardından, 1926 yılında Türk Medeni Kanunu kabul edildi. Dinsel hükümler dışında kalan önemli özellikler taşıyordu bu yasa. Herşeyden önce kadına meslek seçme özgürlüğü getiriyordu. Aile yapısını tek eşlilik esasına dayandırıyordu. Türk Devriminin düşünce ve eylem alanındaki en önemli temel taşı laiklik olduğundan hemen her devrim atılımı onunla ya doğrudan doğruya veya dolayısı ile ilgilidir. Devletin din kurumlarından arındırılması aşaması: 1. Öğretimin birleştirilmesi 2. Türk medeni kanununun kabul edilmesi 3. Halifeliğin kaldırılması 4. Tekke ve zaviyelerin kapatılması ATATÜRK'TE LAİKLİK ANLAYIŞI Atatürk'ün şu sözleri laiklik anlayışını özlü biçimde veriyor: "Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanın emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve tefekküre muhalif değiliz. Bizsadece din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkâr (gerici) hareketlerden sakınıyoruz. Atatürk'ün laikliği kesinlikle dine karşı değildir. Din bir vicdan işidir. Laiklik tam bir inanç özgürlüğü ortamında ulus ve devlet işlerini din işlerinden ayırmaktan başka bir şey değildir. ÜNİTE - 26 ATATÜRK İLKELERİ (3) HALKÇILIK HALKÇILIK Halkı ilk önce 'bir ülkede yaşayan yurttaşların oluşturduğu topluluk" olarak tanımlayacağız. Ulus tanımında somutluktan çok soyutluk ağır basar. Bildiğimiz gibi ulus birarada yaşama isteği dolayısıyla sürekli olarak bütünlük gösteren bir topluluktur. Halk ise somut bir kavramdır. Ulus gözle görülmez ama halk somut olarak kendini belli eder. Halk dediğimiz zaman ulus kavramı üzerindeki manevi örtü kalkar ve yurttaşların çeşitli kesimlerini somut bir biçimde gösteren tablo ortaya çıkar. Diğer deyişle ulusu oluşturan insanların somut bir biçimde görülmesi ile beliren topluluk halktır. Yani ilk halk kavramı somut bir olgudur. ATATÜRK'IN HALKÇILIĞI Atatürk'ün ortaya koyduğu halkçılık ilkesi üç e-sas üzerinde yükselir. - Yeni kurulan devlet, belli bir zümreye, belirli çıkarlara sahip kimselere değil, doğrudan doğruya halka dayanır. Yeni Türkiye devleti halka değer veren bir devlettir, halkın devletidir. - Atatürk halkın içindeki çeşitli tabakaları, grupları, kümeleri yalnız iş alanları bakımından farklı görür. Bunun dışında bütün bireyler, birbirine eşittir; ayrıca her meslek sahibi de diğerleriyle aynı saygınlığı görür. "Türkiye Cumhuriyeti" halkı ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil ve fakat kişisel ve toplumsal yaşam için iş bölümü itibarıyla çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas ilkelerimiz-dendir. - Atatürk'e göre halkçılığın esaslarından biri de, halkın mutluluğunun gene halkça, birbütün olarak sağlanmasıdır. Bunu gerçekleştirmek için de herkesin çalışması gerekir. Özetleyecek olursak Atatürk, Türk halkını kendi kendini yöneten, ulusal egemenlik esasına göre demokratik bir rejim içinde yaşayan , birbirine hakça eşit, toplumsal dayanışma içinde bulunan insanların oluşturduğu birbütün olarak görmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir bir hukuk devleti olmasındaki temel ilke halkçılık ve ulusçuluktur





1.ÜNİTE İNKILAP (DEVRİM) KAVRAMI
AİLE : İnsanoğlu aklını kullanıp geliştirirken kendi benliğininde farkına varmaya başladı ve aile kavramı ortaya çıktı.-Aile à İlk toplumsal birlik.Not: İlk ailelerde yeni doğan çocuğun bütün topluluğun ortak malı sayılması aile kavramının ortaya çıkmadığını gösterir.KABİLE (BOY) : Ailelerin ortak çıkarlar doğrultusunda tek bir güçlü ailenin egemenliği altına girmesi ile oluşmuştur.-Kabile à İlk siyasal birlik.DEVLET : Belirli bir kültür düzeyine erişmiş toplumların ortaya çıkardığı siyasal yapıdır.Öğeleri à 1-Ülke2-Halk3-EgemenlikKÜLTÜR : Bir insan topluluğunun belirli bir zamanda her alanda ürettiği maddi manevi değerler toplamıdır. Ekonomi-Bilim-Sanat-Din öğeleridir.UYGARLIK (MEDENİYET) : Kültürün yerleşik düzene geçerek kentleşmiş toplumlarda üretilmesi ve belli toplulukların bu tür kültürlerin arasında benzerlik bulunmasına uygarlık adı verilir. Tarihte bilinen ilk devlet SÜMERLER’dir. Ardından MISIRLILAR gelir. Bu devletlerin ortak özellikleri din devleti olmalarıdır.NOT : Bir devletin en önemli görevi hukuk kuralları koyarak vatandaşlarının can güvenliğini korumasıdır.NOT : Roma imparatorluğu küçük bir devlet den avrupa ve kuzey afrikada toprakları olan ve hukuk kurallarının egemen olduğu büyük bir devlet haline geldi.AYDINLANMA ÇA?ININ SEBEPLERİ : Batıda ortaçağın sonlarına doğru bir uyanış başlamıştır. Bu uyanışta ;1. Kapalı ve içine dönük ekonomik yaşamın coğrafi keşiflerinin etkisiyle kırılması.2. Batı insanının para ekonomisine geçişi3. ilk çağın büyük düşünürlerinin yapıtlarının tekrar değerlendirilmesi.4. Aklın gidere özgürleşmesi.AYDINLANMA ÇA?ININ ÖZELLİKLERİ :1. Temelinde eşitlik vardır.2. İnsanların devlet gücü üzerinde hakkı olduğu görüşü ortaya çıktı.3. Bu döneme en büyük katkıyı fransız düşünürleri yapmıştır.Var olan duruma ilk tepki bir ingiliz kolonisi olan kuzey amerikalılardan geldi.AMERİKALILAR :· İlk bağımsızlık savaşı· İlk (yazılı) anayasa· Tarihin bilinen en uzun ömürlü anayasasıFRANSIZLAR :· 1789 Fransız ihtilali· Milliyetçilik (ulusculuk) akımı doğduİNKILAP MODELLERİ :İHTİLAL : Halkın bazı güçlü önderlerin öncülüğünde mevcut siyasal düzeni zorla yıkmasıdır.İNKILAP (DEVRİM) : İhtilalle birlikte yıkılan düzenin yerine gelişmeye açık ve çağın gerçeklerine uygun yeni bir düzen kurulması.BÜTÜN İNKILAPLARDA ORTAK OLAN ÖZELLİKLER :1. Şiddet zorlama. 2. Yenileşme yada topyekün değişme.NOT : İhtilal inkılabın ön aşamasıdır.RUS DEVRİMİ : 1917’de yaşanan bu devrim toplumun bütün kesimlerince benimsenmediği için başarılı olamamıştır.TÜRK DEVRİMİ : Karmaşık bir yapı vardır. Bir taraftan kurtuluş savaşı yürütülürken diğer taraftan ulusal bir devlet kuruldu. İhtilal ve inkılap süreci birlikte yaşandı.NOT : Türk devrimi diğer devrimlerden etkilenmekle beraber yapılanlar ulusal bir kalıba dökülüp yeni bir model oluşturmuştur.EVRİM : Toplumsal kurumların kendiliğinden hissedilmeden zaman koşullarına uygun olarak değişmesidir.REFORM YADA ISLAHAT : Devlet yapısının bazı alanlarda işlerliğini yitirmesi sonucunda yapılan düzeltmelerdir.HÜKÜMET DARBESİ : Yönetim kadrolarının iş göremez hale gelmesi sonucunda askeri gücü elinde bulunduranların mevcut yönetimi değiştirip zorla iş başına gelmesidir.NOT : İnkılaplarda büyük bir kültür değişikliği hedeflenir bilim,sanat,ekonomi,hukuk ve siyaset topyekün değişime uğrar fakat din ve ahlak öğesi devrim dışı kalır.




2.ÜNİTE TÜRK İNKILABINA YOL AÇAN NEDENLER
TÜRKLERİSLAMİYETTEN ÖNCE İSLAMİYETTEN SONRA-Orta asyada yaşıyorlardı -Türkler, Emeviler döneminde-Göktanrı inancı vardı. İslamiyeti kabul etmek istedilersede-Devlet kardeşler arasında ortak Emevilerin Arap milliyetçiliği dolayı-yönetilmekteydi. Sıyla benimseyemediler-Yöneticilere KA?AN yada -Türkler islamiyet’i Abbasiler döne-HAKAN adı veriliyordu. Minde kabul ettiler.-İslamiyeti benimseyen Türklerindukları ilk devlet SELÇUKLUdevletidir.-Ardından ANADOLU SELÇUKLUdevleti kurulmuştur.Not: Bu dönemde engin hoşgörüOrtamında YUNUS EMRE, HACIBEKTAŞ VELİ, MEVLANA gibiDüşünürler yetişmiştir.-Anadolu Selçuklu devleti Moğolistilaları dolayısıyla yıkılınca,BEYLİKLER dönemi başladı Bunlarİçinde en önemlisi OSMANLIBEYLİ?İDİR.OSMANLI TOPLUM VE DEVLET DÜZENİ : Osmanlı devleti toplum düzeni olarak Anadolu Selçuklu modelini benimsemişlerdir. Bunun dışında bizans vesasani devletleride model alınmıştır.OSMANLI DEVLETİ YAPISI :· Yöneticilere BEY yada SULTAN denilirdi.· YILDIRIM BEYAZIT döneminden itibaren şehzade kendine rakip gördüğü kardeşlerini öldürmeye başladı.· FATİH SULTAN MEHMET döneminden itibaren budurum yasallaşarak saltanat yasası yada KANUNNAME, haline geldi.· Padişahın yanında, onun mührünü taşıyan fakat hiçbir can ve mal güvencesi olmayan sadrazam yada veziriazam bulunmaktaydı.· Osmanlı devletinde din işlerinden sorumlu kişiye şeyhülislam adı verilirken, din bilginlerine genel olarak ulema adı verilmekteydi.· Fatih döneminde başlanan saltanat yasası uygulaması 17.yy’dan sonra değiştirilerek devletin en yaşlı kişisinin padişah olmasına karar verildi.OSMANLI EKONOMİSİ : Osmanlı devletinde bütün topraklar devletin malı sayılırdı. Devlet toprağı işletmek için sipahi adı verilen bir kişiyi görevlendirirdi.· Sipahi devletten maaş almaz köylüden topladığı vergilerle geçinirdi kazancının bir kısmıylada devlete asker yetiştirirdi köylüde devlete vergi vermezdi.OSMANLI TOPLUM DÜZENİ : Osmanlı devletinde halk Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar (gayrimüslim) olmak üzere ikiye ayrılırdı. İki halk arasında büyük bir ayrım olmamakla beraber gayrimüslim erkekler cizye adı verilen bir vergi verirlerdi.NOT ®DEVŞİRME USULÜ : Ailelerine bazı ayrıcalıklar tanınarak Müslümanlaştırılıp osmanlı hizmetine alınan gayrimüslim erkek çocuklardır.OSMANLI DEVLETİNİN GERİLEME NEDENLERİ :· Coğrafi keşiflerin olumsuz etkisi.· Rönesans (Bilim) ve Reform(Din) hareketleri· 1648 Vestfalya ant, ile Avrupa’da din birliği sağlandı. (30 yıl Savaşları bitti)· Rusya’nın açık ve sıcak denizlere inme politikası· Denetim gücünün zayıflaması ile AYAN denilen kişilerin DİRLİK denilen büyük toprakları ele geçirmesi (Toprak sisteminin bozulması)· 18 yy’da Rusya,Avusturya,Venedik ve İran’la devam eden savaşlar.· Fransız ihtilalinden sonra ortaya çıkan milliyetçilik akımı.NOT : Osmanlı devletinden ayrılan ilk ulus 1812’de Sırplar (özerk ordular)- 1829 Edirne Antlaşması ilede yunanlılar tam bağımsız oldular.- Araplarda Vahhabi Ayaklanmalarını çıkardılar.OSMANLI DEVLETİNDE ISLAHAT HAREKETLERİ : Osmanlı devletinde yeniliklere yönelme düşüncesinin ilk denemesi matbaanın kullanılması olmuştur.· Osmanlı devletinde ıslahat hareketlerinin temel amacı devleti parçalanmaktan kurtarmaktı. Özellikle ordu düzeltilmeye çalışıldı.3. SELİM :· Kurmak istediği düzene NİZAM-I CEDİT (Yeni düzen) adını verdi.· Modern bir ordu kurdu.· Avrupada diplomatik temsilcilikler açtı.2. MAHMUT : 2. MAHMUT tahta çıkınca ayanlarla SENED-İ İTTİFAK denilen (1808) bir sözleşme imzaladı. Fakat daha sonra belgeyi dikkate almayarak ayanların siyasal güçlerini yok etti.İÇ OLAYLAR :· 1826’ da Yeniçeri Ocağını kapattı.· Bakanlıklar Kuruldu.· İtfaiye örgütü kuruldu.· Posta teşkilatı kuruldu.· Harbiye ve tıbbiye açıldı.· Memurların can ve malları devlet güvencesi altına alındı.DIŞ OLAYLAR :· 1806-1812 Osmanlı – Rus savaşı· 1812 Sırbistan’ın özerk olması.· Yunanistan’ın bağımsızlığı· Sırp, Yunan, Arnavutluk ayaklanmaları· Mısır valisi Mehmet Ali paşa’nın ayaklanmaları.ABDÜLMECİT DÖNEMİ :TANZİMAT FERMANI (3.KASIM.1839) :Amaç : Yurttaş ile devlet arasındaki ilişkiyi sağlamlaştırmaktı.Özellikleri :· Hukuk devletine doğru bir gidiş başladı.· Tüm yurttaşları kapsayan bir ceza yasası yapıldı.· Vergi adaleti sağlandı.· Askerlik süresi kısaltıldı.· Bağımsız mahkemelerin kurulması gündeme geldi.· Hukuk devleti için ön şart olan vatandaşın can güvenliği devlet garantisi altına alındı.ISLAHAT FERMANI (1856) : 1853-1856 Yılları arasında devam eden kırım savaşında rusyaya karşı ingiltere ve fransadan yardım alarak savaşı kazandık bunun üzerine gerek dışardan gelen istekler gerekse borçluluk duygusundan ıslahat fermanı ilan edildi. Bu fermanla müslüman ve gayri müslim vatandaşlar arasında tam eşitlik sağlandı. (Vergi adaleti sağlandı gayrimüslimler devlet hizmetine alınmaya başlandılar.)MEŞRUTİYET DÖNEMİ :Paşidaşın yetkilerini anayasa ile sınırlaması.NOT : Islahatların istenilen sonuca ulaşmaması siyasal niteliğe sahip olmamalarından kaynaklanıyordu. Abdülmecitten sonra tahta geçen Abdülaziz yenilik tarafları bir kişi olmadığından döneminde ortaya çıkan genç osmanlılar adlı örgüt Abdülazizi tahtan indirdi. Abdülazizin taht dan indirilmesi modern Türk ordusunun siyasal yaşama ilk müdahalesi olarak bilinir.GENÇ OSMANLILARIN ÖZELLİKLERİ :· Anayasalı bir monarşi istiyorlardı.· Halkın yönetime katılması ile bir osmanlılık ruhu doğacağından ve böylece insanların devlet birliğini bozma girişimlerinin biteceğini düşünüyorlardı.· Padişahın yanında halkın seçtiği bir meclisin bulunup yönetime katılmasını istiyorlardı.· Türk tarihinde siyasal özgürlükler uğruna ilk mücadeleyi veren gruptur.2. ABDÜLHAMİT :1. MEŞRUTİYET (23.ARALIK.1876) :· 1876 Tarihinde KANUN-İ ESASİ adıyla bir anayasa ilan edildi.Anayasanın Özellikleri :· Egemenlik Osmanlı ailesine aitti.· Son söz padişaha aitti.· Yurttaşların siyasal parti kurma ve toplantı özgürlükleri yoktu.· Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan olmak üzere iki kanatlı bi meclis açıldı. Meclis-i Mebusan ‘ın üyelerini halk, Meclis-i Ayan’ın üyelerini padişah seçerdi.· Yasama,yürütme,yargı yetkileri padişaha aitti.· Yargı güvenliği kesin değildi (113.madde sebebiyle)1877-1878 tarihleri arasında çıkan osmanlı-rus savaşını rusyanın istanbul’a kadar girmesiüzerine osmanlı devleti savaşı kaybettiğini kabul etti. 1878 yılında önce Ayastefanos (Yeşilköy) Aynı yıl hafifletilerek Berlik Antlaşması imzalandı.BERLİN ANTLAŞMASI (1878) :· Balkanlarda Makedonya ve Arnavutluk ile Bulgaristan küçük bir bölümü bize kaldı.· Sırbistan, Romanya ve Karadağ tam bağımsız oldu.· Kıbrıs Adası’nın yönetimi İngilizlere bırakıldı.· Bosna-Hersek ‘in yönetimi Avusturya-Macaristan İmp’na bırakıldı.· Kars, Arkadah, Batum Ruslara bırakıldı.· Bulgasitan hemen hemen tam bağımsız oldu.İSTİBDAT DÖNEMİ : 1877-1878 Osmanlı Rus savaşını bahane eden ikinci Abdülhamitin baskı yönetimi dönemidir. 30 yıl süren bu dönemde meclis tatilde olduğu için Abdülhamit yetkilerini kullanarak diktatörlük kurdu.Bu dönemde,· Doğu Rumeli girit ve mısır kaybedildi.· Düyün-i Umumiye (genel borçlar) idaresi kuruldu. (Bu idare alacaklı devletler tarafından kuruldu.)· Batı esaslarına göre öğretim yapan okullar açıldı.İstibdat rejimine karşı Jöntürkler adlı bir grup ortaya çıktı. Daha sonra bütün gizliÖrgütleri çatısı altında toplayarak ittihat ve Terakki Cemiyeti haline dönüştü.2.MEŞRÜTİYET (23.TEMMUZ.1908) : 1908 Yılında Rus çarı ile İngiliz kralı Revalde Osmanlı topraklarını paylaşmak amacıyla görüşmeye oturdular. (Reval görüşmeleri). Bu durumun duyulması üzerine ittihat ve terakki cemiyeti üyeleri bir ayaklanma başlattı. Padişah ayaklanmayı bastıramayınca meşrutiyeti tekrar ilan etmek zorunda kaldı.31.MART OLAYI : Meşrutiyetin tekrar ilanı üzerine durumdan rahatsız olan İngiltere İstanbul gazeteleinden birisi olan volkan gazetesine soktuğu casus Derviş Vahdet ‘i yoluyla meşrutiyetin şeriata aykırı olduğunu yaydı. 31.MART.1909 tarihinde ayaklanmayı padişah bastıramadı ittihatçıların selanikten gönderdiği Hareket ordusu bastırdı. Padişah suçlu bulunarak taht ‘dan indirildi.NOT : 31 Mart ayaklanması Türk tarihinde bilinen rejime karşı ilk ayaklanmadır.1909 Anayasa Değişiklikleri :· Siyasal parti kurma ve toplantı hakkı tanındı.· Mebusan meclisinin yetkileri artırıldı.· Hükümetin meclise karşı sorumluluğu kabul edildi.· Yargı güvensizliği yaratan 113.Madde kaldırıldı.· Padişahın yasama yetkisi daraltıldı.1911 TRABLUSGARP SAVAŞI :Sebep : İtalyanın sömürge arayışı sırasında Trablusgarp ‘ı işgal etmesi.Gelişme : Osmanlı devleti sadece olayı protesto etti. Çünkü Trablusgarp ‘a gönderebileceği bir donanması yoktu. Başta Mustafa Kemal olmak üzere bazı genç subaylar Trablusgarp ‘a gittilersede balkan savaşlarının başlaması üzere geri çağırıldılar ve savaşı kaybettik.Sonuç : 1912 Yılında İtalya ile UŞİ antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre· Trablusgarp İtalyanlara bırakıldı.· Rodos ve 12 adanın yönetimi balkan savaşları bitinceye kadar İtalya ‘ya bırakıldı.NOT : Bu antlaşma ile kuzey Afrikadaki son toprağımızda kaybedildi.BİRİNCİ BALKAN SAVAŞI (1912) :Neden: Sırplar , Bulgarlar , Karadağlılar ve Yunanlıların Makedonyayı ele geçirmek istemesi.Gelişme : Osmanlı devleti dört cephede savaşmak durumunda kaldığı için başarısız oldu.Sonuç :· Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti.· Makedonya ve Trakya balkan devletleri arasında paylaşıldı.· 1913 yılında londra ön barışı imzalandı. Buna göre,1. Batı sınırımız midye ve enes çizgisine çekildi.2. İmroz ve Bozcaada dışındaki bütün ege adaları Yunanlılara verildi.İKİNCİ BALKAN SAVAŞI :Birinci balkan savaşına katılan devletlerin içinde bulunduğu grup fazla pay alan Bulgaristan’a savaş açtı.Osmanlı devleti karışıklıktan yararlanarak Edirne ve Kırklareli’yi geri aldı.NOT : Birinciye katılmayıp ikinciye katılan devlet ise Romanya’dır.İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİNİN DİKTATÖRLÜ?ÜNÜN BAŞLAMASI :Birinci Balkan savaşındaki toprak kayıplarından yöneticileri sorumlu tutan ittihatçılar 23.Ocak.1913 tarihinde hükümet binasını basarak ele geçirdiler. Bu olaya Bab-i Ali baskını adı verilir.




3.- 4. ÜNİTE :
OSMANLI DEVLETİNİN SONA ERME SÜRECİNE GİRMESİ :1. DÜNYA SAVAŞI :Türkçülük Akımı : İttihat Terakki partisinin savunduğu bir akımdır. Partililer Osmanlı bir toplum yapısını benimsiyorlar fakat her türlü yeniliğin Türkçülüğün ışığı altında yapılmasını savunuyorlardı.NOT : Bu akımın önde gelen lideri Ziya GÖKALP’ tir.NOT : Türkçülük akımı ilk önce dil alanında başlamıştır.İslamcılık Akımı : Devletin başına gelen bütün felaketlerin sebebinin İslam kurallarından uzaklaşmak olduğunu savunanların ortaya çıkardığı bir akımdır.Osmanlıcılık Akımı : Tanzimat ile uygulamaya konulan fakat köklerini 2.Mahmut zamanında bulan bir akımdır. Saray ve çevresi tarafından desteklenmiştir. Bu akıma göre dinleri ulusları inançları ne olursa olsun herkez osmanlı sayılırdı.Kişisel Girişim ve Yerinde Yöneticilik Akımı (Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkezcilik) :Prens Sabahattin tarafından ortaya atılan bu akım kişisel girişime değer veriyordu. Osmanlı insanına her türlü özgürlüklerin tanınması ve halkın federasyona benzer bir yapı içinde yaşaması öneriliyordu.Almanya’ya Yanaşma : Almanya Ortaçağda parçalanmış fakat Milliyetçilik akımının etkisiyle 1800’lerin sonlarında tekrar birleşmişti. Bu devletler arasında en güçlüsü olan Prusya başbakanı Bismark’ın önderliğinde birleşik Alman imparatorluğunu kurdular.NOT : Almanyanın birleşmesi sırasında Fransa ve Avusturya ile önemli savaşlar yapılmıştır. Alman imparatorluğu kurulduktan sonra imparator olan 2.Wilhelm Almanyanın deniz aşırı ülkelere açılmasını ve yeni pazarlar elde etmesini savunmuştur. 2.Wilhelm Osmanlı devleti üzerinde egemenlik kurmak istedi.Amaçları :· İngiliz sömürgelerinde yaşanan müslümanları halefinin gücünü kullanarak kışkırtmak ve huzursuzluk çıkarmak.· Süveyş kanalını ve ortadoğudan asyaya uzanan yolları denetim altına almak.· Fazla Alman nüfusunu batı Anadolu’ya yerleştirerek Anadoluda bir Alman kolonisi kurmak.Bu amaçları gerçekleştirmek amacıyla Osmanlıyı kendi yanına çekti özellikle Osmanlı ordusundaki pek çok birliğin Alman subayların denetimi altına verilmesini sağladı.BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI :Nedenleri :· Alman imparatorluğunun kurulması İngiltere ve Fransa’nın kurdukları dengeyi bozdu.· Almanya’nın denizlere egemen olması İngiltere ve Fransa’nın gerginliğini artırdı.· Rusyanın balkanlarda izlediği Panslavizm ve Panortodoksluk politikası. Sılav ırakları : Ruslar,Polonyalalılar,Çekler,Slovaklar,Slovenler,Hırvatlar,Sırplar ve Bulgarlar’dır.· Sırpların Bosna Hersek’te ayaklanma çıkarması Rusya’nın Avusturya Macaristan imparatorluğu ile arasının açılmasına sebep oldu. İngiltere Rusya’yı Almanya Avusturya Macaristan’ı destekledi.· Fransa’nın Alsa-Loren bölgesini Almanyadan geri almak istemesi.· İtalya ve Alman’ya arasındaki yakınlaşmaİTİLAF (ANLAŞMA) İTTİFAK (BA?LAŞMA)-İNGİLTERE -ALMANYA-FRANSA -AVUSTURYA-MACARİSTAN İMP.-RUSYA -İTALYA-(İtalya sonrasında taraf değiştiriyor.)Savaşı başlatan kıvılcım Avusturya ve Macaristan Veliahtının Saray Bosna’da Sırplılar tarafından öldürülmesi oldu.Avrupa Cepheleri : Batıda Almanlar Fransa İngiltere karşısında zorlanıyorlardı özellikle İtalya’nın taraf değiştirmesi Avusturya Macaristan ordularının kuzey İtalya’da yayılmalarına sebep oldu ve cepheler genişledi.OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞA GİRMESİ :NOT : İtilaf devletleri Osmanlı’nın savaşa giremsini istemiyorlardı hatta Kapütilasyonların kaldırılmasına razı oldular.Sebep : Enver Paşa Almanya ile gizli bir anlaşma imzalamıştı bunun üzerine Akdenizde tatbikat yapan iki Alman savaş gemisi İngilizler den kaçarak Osmanlı’ya sığındılar Osmanlı gemileri satın aldığını açıkladı Karadenize açılıp Rus limanlarını bombalattı.OSMANLI ÜLKESİNDE AÇILAN CEPHELER :1. Doğu (Kafkas) Cephesi : Bu cephede Ruslar ile savaşılmıştır. Enver Paşa Kars,Ardahan ve Batum’u geri almak ve Kafkasyadaki Müslümanları birleştirmek istiyordu. Hazırlıksız yapılan saldırılar 100.000 askerin donarak Şehit olmasına sebep oldu Ruslar Erzurum,Muş,Bitlis,Trabzon ve Erzincan’ı işgal ettiler fakat Rusya’da ihtilal çıkınca savaştan çekilmek zorunda kaldılar. 3.Mart.1918 tarihinde Brest-Litowsk Antlaşması imzalandı. Buna göre ,· Doğu Cephesi kapandı.· Ruslar Kars Ardahan ve Batumu geri verdiler.2. Çanakkale Cephesi :Amaç : İngiltere ve Fransa’nın Rusya’ya yardım götürme isteği.Rusya’ya yardım götürürken boğazlardan geçilirse İstanbul düşecek Osmanlı devletide tarihe karışacaktı. İngiltere ve Fransa bu amaçla önce denizden saldırıya başladılar fakat Nusret mayın gemisinin boğaza mayın döşemesiyle başarısız olup geri çekildiler daha sonra sonra gelibolu yarımadasından karaya çıkmaya çalıştılar.NOT : Osmanlı devletinin başarılı olabilmesi için Almanya’dan yardım alması gerekiyordu bu yardım Bulgaristan’ı savaşa çekerek mümkün olabilirdi. Bunun için Dimetoka’yı Bulgaristan’a bırakmak zorunda kaldık. Bu olaydan sonra Almanya’dan yardım gelmeye başladı antlaşma devletleri Çanakkale’yi boşaltmak zorunda kaldılar.Sonuç :· Savaşın süresi uzadı.· Rusya’ya yardım ulaştırılamadığı için ihtilal başarılı oldu.3. Irak Kanal Filistin Cepheleri :· Irak Cephesi : Savaşın ilk yıllarında İngilizlere karşı başarılı olunmuştur fakat İngilizlerin karşı harekatıyla Osmanlı ordusu elde ettiği yerlerden çekilmiş ve bağdat’ı İngilizlere bırakmıştır.· Kanal ve Filistin Cepheleri : Kanal cephesi Almanlar’ın isteği üzerine açılmıştır. İngilizler’le savaşılmıştır fakat Araplar’ın ihaneti üzerine başarısız olunmuştur. Bu sırada ateşkes imzalanarak savaşta bitmiştir.4. Baliçya Cephesi : Almanya ve Avusturya Macaristan ordularının Ruslar’la yaptığı savaşlarda destek amacıyla katıldığımız cephedir.SAVAŞIN BİTİŞİ : Rusya’nın savaştan çekilmesi ile Almanya’nın planları gerçekleşemedi çünkü anlaşma grubunda Yunanistan savaşa katılmıştı Almanya kurduğu denizaltı filosuyla İngiltere ve Fransa’ya malzeme taşıyan Amerikan gemilerini batırmaya başladı. Bunun üzerine 1917 yılında ABD Anlaşma grubunda savaşa katıldı. Savaşa girdikten sonra ABD cumhurbaşkanı kendi adı ile ünlenen Wilson ilkelerini yayınladı bu ilkeler ;· Savaştan sonra hiçbir devlet savaşı kazansada toprak kazancı sağlamayacak.· Başka devletlerin egemenliği altında yaşayan uluslar kendi geleceklerini tayin edebilecekler.· Yenenler yenilenlerden savaş tazminatı almayacak.· Bütün bu işleri düzenleyecek uluslar arası bir örgüt kurulacaktı. (Milletler cemiyeti)Bu ilkelere güvenen Bulgaristan ilk bırakışmayı imzalayarak savaştan çekildi, ikinci bırakışmayı Osmanlı devleti, üçüncüyü Avusturya Macaristan İmp. Son olarak Almanya imzalayarak savaş bitti. Sonuçta sadece yenen değil yenilen devletlerdede ağır toplumsal ve ekonomik bunalımlar meydana geldi.4.ÜNİTE :OSMANLI DEVLETİNİN PARÇALANMAYA BAŞLAMASI VE BUNA İLK TEPKİLER :1. Rus Çarlığı : Çarlık rejimi yıkılınca Rusya’da tarihteki ilk sosyalist devlet kuruldu.2. Alman İmp. : İmp. Çöktü Almanya’da cumhuriyet ilan edildi yeni yönetim anlaşma devletleri ile Versay anlaşmasını imzalayarak pek çok toprağını kaybetti bu durum Almanya’da rejim değişikliğine sebep olarak faşizmin egemenliğine girildi.NOT : Versay anlaşması ikinci dünya savaşına sebep olan anlaşmadır.3. Avusturya Macaristan İmp. : İmp. Dağıldı Avusturya Sen Jermen anlaşmasını imzaladı. Cumhuriyet ilan edildi. Macaristan Trianon anlaşmasını imzaladı. İmparatorluktan ayrılan topraklarda Çekoslavakya, Yugoslavya ve Polonya devletleri kuruldu. Romanya Macaristan’dan İtalya Avusturyadan toprak aldı.4. Bulgaristan : Nöyyi anlaşmasını imzalayarak savaştan çekildi en az zararı gördü.5. Osmanlı İmp. : İmparatorluk tarihe karıştı Osmanlı hükümetiyle önce 30.Ekim.1918 tarihinde Mondros ateşkes antlaşması daha sonra 10.Ağustos.1920’de Sevr barışı imzalandı.OSMANLI DEVLETİNİ PAYLAŞMA ANLAŞMALARI :Birinci Dünya Savaşı Öncesi :· Üç İmparator Ant à Rusya, Avusturya-Macaristan ve Almanya arasında yapıldı.· Doğu İşleri için üçlü Birleşme Ant à İngiltere,Avusturya-Macaristan,İtalya arasında yapıldı.· Reval Görüşmeleri à İngiltere ve Rusya arasında yapıldı. Rusya Osmanlı topraklarında serbest bırakıldı.Birinci Dünya Savaşı Sırasında :· Londra Sözleşmesi à İtalya’nın Bağlaşma grubundan Anlaşma grubuna geçtiği anlaşmadır.· Sykes-Picot Ant. à Osmanlı ülkesinin Arap topraklarının İngiltere ve Fransa arasında paylaşmasını öngören anlaşmadır.· Saint-Jean de Maurienne à Sykes-Picot Ant’na İtalya’nın katılmasıyla imzalanmıştır.RUSLARIN PAYI : Doğu Trakyanın yarısı Ruslara verilmiştir. (Midye enez çizgisinin doğusu) İstanbul ve marmara denizinin güneyi ve sakarya ırmağına kadar uzanan bölgede ruslarındı. İstanbul ve Çanakkale boğazları ile İmroz ve Bozcaadada Ruslara verilmiştir. Doğu Anadoludaki önemli bölgeleride almışlardı.İNGİLİZLERİN PAYI : Bugünkü ırak ‘ın büyük bir bölümü ile Ürdün İngilizlere verilmiştir.FRANSIZLARIN PAYI : Mersinin doğusundan başlayarak bütün çukurova ve Sivas’a kadar İç Anadolu, Lübnan’ı içine alan sahil şeridi.İTALYANLARIN PAYI : Bütün Ege bölgesi ile Akdeniz bölgesinin Silifkeye kadar uzanan kesimi verilecekti. Ege bölgesinin kuzeyinden Bursa’ya kadar uzanan yerlerde İtalya’nın koruyuculuğuna bırakıldı.Rusların savaştan çekilmeleri gizli paylaşma planlarını (anlaşmalarını) ortaya çıkmasına sebep oldu bunun üzerine İstanbul ve Boğazlar üzerinde anlaşma devletleri ortak yönetim kurmayı kararlaştırdılar doğu anadolu ise ikiye ayrıldı güneyi İngiliz koruyuculuğuna bırakılırken kuzeyi ermenistana verildi.MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI :Ateşkes : Savaşta çarpışmalar sürerken zaman zaman geçici olarak yada belli bir bölgede savaşan birlikler veya bütün cephelerdeki ordular kısa süreli bir anlaşma yapabilirler çarpışmaların kısa süre için durdurulmasına ateşkes denilir.Anlaşmanın İçeriği : İttihat terakki partisi hükümeti sadrazam talat paşaya ateşkes imzalama yetkisi verdi fakat Talat paşa kısa bir süre sonra istifa etti.Not : Savaş suçlusu nitelemelerinden rahatsız olan enver,cemal ve talat paşalar gizlice İstanbuldan kaçmışlardır.Talat paşanın yerine sadrazamlığa getirilen Teyfik paşa ateşkesi imzalayamayınca yerine Ahmet izzet paşa sadrazam oldu. 30.Ekim.1918 tarihinde Limni adasının Mondros limanında anlaşma devletleri adına İngiliz amiral Calthorpe Osmanlı hükümeti adına Rauf bey Anlaşmayı imzaladı.Not : Osmanlı devleti Wilson ilkelerine güveniyordu.a) Osmanlı devletinin egemenlik haklarını sınırlayan hükümler :· Boğazlar derhal açılacak ve orda bulunan Müstahkem mevkiler işgal edilecek.· Anlaşma devletleri güvenliklerini tehdit eden herhangi bir duruma düşerlerse istedikleri noktayı işgal edebileceklerdi (7.Madde)· Doğu anadoluda bulunan 6 ilde karışıklık çıkarsa anlaşma devletleri o bölgeleride işgal edebileceklerdi. (Ermenistana verilmesi düşünülüyordu)· Ülkedeki bütün haberleşme anlaşma devletlerinin denetimi altına alındı.b) Askeri hükümler :· Asahişi sağlamak için gereken bir miktar asker dışında osmanlı orduları terhis edilecek.· Bütün savaş gemilerine cephaneye toplara ve diğer silahlara el konulacak.· Osmanlı vatandaşı olupta ayaklandıkları için tutuklanan ermeniler dahil herkez serbest bırakılacak.· Brest-Litowsk anlaşmasından sonra kafkasyaya giren osmanlı birlikleri geri çekilecek.· Anadolu dışında bulunan osmanlı birlikleri anlaşma devletleri komutanlarına teslim olacaklar.c) Ekonomik Hükümler :· Ülkenin bütün limanlarından anlaşma devletleri yararlanacak.· Kömür ve petrol yatakları anlaşma devletlerinin ihtiyaçlarına tahsis edilecek.· Demiryolları anlaşma devletlerinin denetimine alınacak.YUNANİSTAN :Yunanistan anlaşma devletleri grubunda yer aldığı için osmanlı topraklarından taleplerde bulundu Rauf bey durumdan rahatsız olduğu için Yunanlıların işgal eylemlerine karıştırılmamasını istedi. Amiral Caltorf söz verdi fakat anlaşma metnine geçmediği için geçerli olmadı.Parçalanma Sürecinin Başlaması ve İşgaller :Anlaşma devletleri birlikleri ateşkes anlaşmasının 7.Maddesine dayanarak 13.Kasım.1918 tarihinde bir filo ile İstanbul’a gelip işgallere başladılar.İşgaller :1. İngiliz-Fransız-İtalyan işgalleri :İngilizler à Batum,Antep,Maraş,Urfa ve Kars illerini,Konya istasyonunuFransızlar à Dörtyol,Mersin,Adana civarını,Afyon Karahisar istasyonunuİtalyanlar à Antalya,Kuşadası,Fethiye,Bodrum,Milas,Marmaris civarını işgal etmişlerdir.Ermeni İşgallleri à Ermeniler mondros ateşkesine dayanarak Rusya’nın desteği ile doğu Anadoluda Fransanın desteği ile çukurovada işgallere başlamışlardı.Yunan İşgalleri à Birinci dünya savaşında Yunanistan anlaşma grubunda yer aldığı için Osmanlı topraklarından pay istiyordu dayanakları ise ege bölgesinde Rum nüfusunun fazla olması ve Yunan uygarlığının ege bölgesinde doğmuş olmasıydı.Paris Barış Konferansı (1919) :Amaç : Yenenlerle yenilenler arasında yapılacak barışların ilkelerini saptamaktı. Konferansta planlanan durumun dışında gizli paylaşım planlarına dayalı problemler ortaya çıkmaya başladı özellikle İngiltere ege ve akdeniz bölgelerinin İtalya’da kalmasından rahatsız olduğu için bölgelerin Yunanistan’a verilmesini önerdi böylece Mondros ateşkes anlaşmasının 7.maddesine dayanarak Yunanlılar 15.Mayıs.1919’da İzmir’i işgal ettiler bu pay değişikliğinin iki büyük sonucu oldu,1. İşgal olayına Yunanistanda ortak edildi.2. İtalya ile bağlaşıklarının arası açıldı.İşgallere Karşı İlk Tepkiler :Azınlıkların Olumsuz Tepkileri : Osmanlı devletinde yaşayan azınlıklar Rumlar,Ermeniler,Yahudiler ve araplardır.Rumlar : İşgallere iki dernek kurarak destek verdiler.Mavri Miraà Ege bölgesi doğu trakya istanbul ve marmara rumlarının yunanistanla birleşmesi için çalışan bir dernekti. Bu dernek fenerdeki rum ortadoks patrikliği tarafından destekleniyordu.Pontus Derneğià 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından ortadan kaldırılan pontus rum devletini yeniden kurmak amacıyla kurulmuştur.Ermeniler : Doğu anadoluyu ve çukurovayı işgal edip oradaki Türkleri katletmeye başlamışlardı.Yahudiler : İşgallere tepkisiz kalıp filistinde kendi devletlerinin kurulmasıyla ilgilendiler.Araplar : İngilizlerin tarafını tuttular.Bazı Türklerin Olumsuz Etkileri : Bunlar iki grupta değerlendirilmektedir. Birinci grupta bulunanlar yurtsever kişiler olup umutlarını kaybedenlerdi ikinci grupta yer alanlar ise anlaşma devletlerine özellikle ingiltere’ye sığınmayı isteyenlerdi.Olumlu Tepkiler : Yurtsever kişiler tarafından haksızlıklarla mücadele etme kararı alan kişilerdi




ÜNİTE 5 - 6
MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN OLAYLARI DE?ERLENDİRMESİ VE TUTUMU1.DÜNYA SAVAŞINDA MUSTAFA KEMAL :1.Mart.1914’de yarbaylığa yükseltilen Mustafa Kemal 1.Dünya savaşı çıktığı sırada Sofyada askeri ateşe olarak görevini sürdürüyordu. Yarbay Mustafa Kemal 25.Nisan.1915’de arıburnuna asker çıkaran anlaşma devletleri birliklerini durdurdu.. Bu başarısından dolayı 1915’de albaylığa yükseltildi ve anafartalar grubu komutanlığına atandı. 1916’da Edirnede bulunan 16.kolordu komutanlığına getirildi. Aynı yıl tuğgeneralliğe yükseltildi ve doğu cephesine gönderildi. Muş ve Bitlis’i Ruslardan kurtaran Mustafa Kemal 1917’de önce ikinci ordu sonra 7.Ordu Komutanlığına atandı. Burada ingilizleri durdurarak ünü iyice yayılan Mustafa Kemal veliaht vahdettin ile beraber almanya ziyaretinde bulundu. Mondros ateşkes anlaşmasının imzalanmasından 1 gün sonra 31 Ekim de Suriyedeki yıldırım orduları grubu komutanlığına atandı. Bulunduğu bölgenin ateşkes anlaşması hükümlerine aykırı işgal edilmesine karşı geldiği için görevinden alındı ve 13 Kasım 1918’de istanbul’a döndü.Not : Enver paşa ile Mustafa Kemal’in arasının açık olmasının sebebi Enver paşa’nın gizli bir kızgınlık ve kıskançlık duymasıydı. Bu sebeple Mustafa Kemal’i Tekirdağ’da mevcut olmayan 19.Tümenin komutanlığına atadı.Yıldırım orduları grubu komutanı alman general Liman Von Sanders idi.Osmanlı Hükümetlerinin Durumu : Ahmet İzzet paşanın sadrazamlıktan istifa etmesinden sonra yerine teyfik paşa getirildi. Bu dönemde Osmanlı mebusan meclisi padişah tarafından dağıtıldı. Teyfik paşada padişahla anlaşmazlığa düşüp görevinden ayrılınca yerine ingiliz hayranı damat Ferit Paşa getirildi. Bu dönemde yunanlılar izmir’i işgal ettiler. Damat Ferit bu olaya ses çıkarmadığı gibi izmir’in yurtsever valisi Nurettin paşayı görevinden alarak kendi adamı İzzet paşayı valiliğe getirdi. Genel olarak işgallere karşı oluşan tepkileri önlemek içinde nasihat heyetleri adı verilen grupları anadoluya göndermeye başladı. Bu heyetler halka padişah ve hükümetlerine bağlı kalmalarını ve bozgunculara inanmamalarını söylüyorlardı.Mustafa Kemal’in İstanbul Çalışmaları (13.Kasım.1918’de ist.geldi.) :Mustafa Kemal istanbul’a görev almaya geldikten sonra bir asker olarak çalışmalara başladı. Arkadaşlarıyla toplantılar yaparak fikirlerini öğreniyor ve hükümet içine sızabilmek için harbiye nazırı olmayı düşünüyordu. Fakat Damat Ferit sadrazam olunca bu düşüncesinden vazgeçti ve uygun bir görev beklemeye başladı bu arada Kazım Karabekir paşa erzurumdaki 15.Kolordu Komutanlığına Ali Fuat paşada Ankaradaki 20.Kolordu Komutanlığına getirilmişlerdi. Mustafa Kemal bu arkadaşlarından birliklerini terhis etmemelerini isteyerek anadoluya geçmeye çalıştı.Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’ Çıkışı :Doğu Karadeniz bölgesindeki rumların saldırılarına karşı Türkler tepki göstermeye başlamıştı. İngilizler Osmanlı hükümetine doğu karadenizde asayişin sağlanmasını yoksa daha kötü şeyler yapabileceklerini söyleyince padişah Mustafa Kemal’i 9.Ordu müfettişliğine getirerek Samsun’a göndermeye karar verdi. Mustafa Kemal’den istenilen görevler şunlardı;1. Yetki bölesindeki Huzurun sağlanıp sürekli kılınması.2. Ordu ve halkın elinde bulunan silah ve cephanelerin toplanıp güvenli depolarda bekletilmesi.3. Türklerin kurduğu direnme örgütlerinin ortadan kaldırılması.19.Mayıs.1919’a kadar yurttaki direniş hareketleri :1. İslam İhtilali Komutası : Mondros ateşkes anlaşmasından sonra oluşturulmuştur işgale uğrayan yörelerde ve özellikle rum çetelerinin bulunduğu yerlerde silahlı mücaleye girişmişlerdir.2. Kars İslam şurası : Atatürk İstanbula gelmeden 5.Kasım.1918’de başlayan bu ulusal örgütlenme doğu anadoluya özellikle ermeniler tarafından yöneltilecek tehtidleri göğüslemek için askeri ve siyasi bir kuruluş hazırlığı içine girmişti.3. Trakya Paşaeli Müdafaa-i Heyet Osmaniyesi : Edirnede kurulmuştur.4. Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-i Milliye Cemiyeti (Doğu illerinin ulusal haklarını koruma derneği) : Müdafaa-i hukuk derneklerinin ilke olup kısa bir süre sonra erzurumda çalışmalara başlamıştır. İstanbulda kurulmuştur.5. İzmir Müdafaa-i Hukuk-i milliye Derneği : İzmirin kaybedileceği endişesinin büyümesi üzerine kurulmuştur. Ardından büyük izmir kongresi toplanarak Redd-i ilhak kararı alınmıştır.1-Not : Bu derneklerin amacı sadece yaşanılan bölgeyi kurtarmak ve yörede siyasal bir otorite oluşturmaktı.2-Not : Kurtuluş savaşının ilk cephesi güneyde fransızlara karşı mersin tarsus osmaniye yöresinde açılmıştır.İzmirin işgalinden sonra ayvalıkta düşmana karşı ilk savunma denemeleri yapılmıştır.Mustafa Kemal Paşanın Samsundaki Çalışmaları :Mustafa Kemal Samsun’a vardığında ingilizlerden rahatsız olarak havzaya geçme kararı aldı. Havzaya geçtikten sonra bir genelge yayınladı (havza genelgesi) bu genelgede ;1. Askeri alanada alınacak önlemler : Askeri önlem olarak askerin terhislerinin önlenmesini istedi.2. Yurtta direniş azmini yaygınlaştırmak için alınan önlemler : Askeri ve sivil yöneticilere telgraflar çekerek izmirin işgalinin miting ve benzeri gösterilerle protesto edilmesini istedi.Not : Mustafa Kemal Havzadan harbiye nezaretine çektiği telgrafla anadoluda neler yapabileceği konusunda ilk ipuçlarını vermişti.Havza genelesinden sonra istanbula geri çağrıldı fakat emre uymadı amacı Kazım Karabekir’in emrindeki 15.Kolorduya ulaşmak ve erzurumda bulunan merkeze ulaşmaktı.Amasya Tamimi :Hazırlanışı Ve Duyurulması : Mustafa Kemal 20.Kolordu komutanı Ali fuat paşa ve eski bahriye nazırı Rauf Bey’de Amasya’ya gelmişti.Mustafa Kemal 22.Haziran.1919’da hazırladığı genelge metnini arkadaşlarına gösterdi. Rauf bey içeriği itibariyle son derece devrimci olan bu metni hemen imzalamadı Ali Fuat paşanın hemen imzalaması üzerine Refet bey imzalayınca Rauf beyde imzalamak zorunda kaldı. Metin Kazım Karabekir ve mersinli Cemal Paşanında onayını alarak yayınlandı.Amasya Tamimi Özetle Şöyledir :1. Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikededir.2. İstanbul hükümeti sorumluluğunun gereklerini yerine getirmemektedir.3. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.4. Ulusun sesini duyurabilmesi için sivasta bir kurul toplanacaktır. Her livadan(bölge) ulusun güvenini kazanmış üçer temsilci seçilip sivas’a gönderilecektir.5. İstanbul hükümeti ulusal derneklerin telgraflarını çektirmeme kararı almıştır. Bu karar dinlenmeyecektir.6. Komutanlar birliklerini terhis etmeyeceklerdir.Amasya Tamiminin niteliği : Belgede içerik açısından üç temel öğe vardır.· Vatanın parçalanması ve bağımsızlığının ortadan kalkması tehlikesi karşısında Osmanlı hükümeti hiçbir girişimde bulunmuyor. Bu hükümetin kararları geçersizdir.· Ulus kurtuluş kararını kendisi vermelidir.· Bunu sağlamak için bir kurul oluşturulup gereken kararları almalıdır.Genelgenin üçüncü maddesi egemenliğe gidiş yolunun açıldığını gösteriyor halkı sürü gören zihniyet dışlanıyor.Not : Amasya genelgesi bir ihtilal bildirisidir. Bu belgeyle beraber ulus egemenliğine dayanan yeni bir devlet kurmanın temel taşı atılmıştır.Not : Mustafa Kemal Nutukta “Artık istanbul anadoluya hakim değil tabi olmak mecburiyetindir” Cümlesiyle istanbul’un anadoluya bağlandığını göstermektedir.ÜNİTE 6 KONGRELER YOLUYLA ÖRGÜTLENME VE KUVAİ MİLLİYEKongre : Belli bir amaca ulaşmak isteyen kişilerin bir araya gelerek sorunları görüşmeleri ve hedefe varabilmek için kararlar almaları yolunda düzenledikleri toplantıdır.Not : Bu döneme kadar düzenlenen kongreler osmanlı dernekler yasasına göre yapılmıştır.Dernekler ve kongreler sadece Türktler tarafından düzenlenmemiştir. Anlaşma devletlerince işgal edilen arap ülkelerinde suriyenin bağımsızlığı için toplanan genel suriye kongresi örnektir.Kurtuluş İçin kurulan Dernekler ve Kongreler şöyledir.· Sadece ufak belli bir yöreyi kurtarmak amacıyla (Balıkesir Kongreleri)· Anadolu içinde büyük bir coğrafi bütünü bir bölgeyi kurtarmak amacıyla (Alaşehir kongresi)· Bütün yurdu içine alacak nitelikte olan (Sivas kongresi)Erzurum Kongresine kadar Gelişim : Amasya tamiminin duyurulmasına kadar toplam 8 kongre toplanmıştır. Bunlardan sadece birinde bütün ulusu birleştirici bir nitelik vardı. Bu kongre 29.Kasım.1918’de istanbulda göz hekimi esat paşanın girişimi ile toplanan milli kongredir. Bu kongrede ;1. Yurdun savunulması için bütün ulusal güçlerin toparlanması.2. Osmanlı devletinin uluslar kurumuna alınması.3. Yurt dışına kurullar gönderilerek Türklerin uğradığı haksızlıkların anlatılması amaçlanmıştır.Not: Bu kongre bir dernek yada örgüte sahip olmadığı için başarılı olamamıştır.Ayrıca istanbulda toplanmış olmasıda etkendir. Aynı sebepten dolayı başarısız olan bir başka örgütte Vahdet-i milliye Heyeti (Milli Blok)’tur.Erzurum kongresi sırasında (27.Haziran-30.Temmuz) Balıkesir kongreside toplanmıştır.Bu kongrede ;· Yunan işgaline karşı cepheler kurulması.· Ulusal birlikler oluşturulması için her türlü yola başvurulacağı kararları alınmıştır.Not : Yerel nitelikli kongreler ve kararları ulusal birleşme ve bütünleşme sürecini geciktirebileceği için Mustafa Kemal bu kongreleri tek çatı altında toplamak istiyordu.ERZURUM KONGRESİ :Toplanış Nedeni : Doğu anadolu bölgesi özellikle ermeni tehditi ile karşı karşıya idi istanbulda toplanmış olan vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Milliye cemiyeti etkinliğini doğu anadoluya kaydırmıştı. İngilizler Kars’ı ermenilere teslim edince Erzurum dada endişe oluştu 15. Kolordu komutanı Kazım Karabekir ateşkes hükümlerinin uygulanıp uygulanmadığını denetlerken İngiliz Subay Rawlinson’u oyalıyordu aynı günlerde Mustafa Kemal doğu karadeniz ve doğu anadoluyada gitmek zorunda olduğundan kongreye katılmaya karar verdi. Erzurum kongresinin dört açıdan yararı olabilirdi.1. Erzurumdaki 15.kolordunun yurttaki tek derli toplu güç olduğundan hareketle Kazım Karabekir’in yardımıyla bütün yurda örnek olabilecek bir örgütlenme modelini oluşturabilirdi.2. Erzurumla birlikte önemli bazı doğu illeri henüz işgal edilmemiş olduğundan kongre güven içinde toplanabilirdi.3. Doğu anadolunun tehdit altında bulunması nedeniyle kongre sonucu oluşacak örgüt 15.Kolorduya maddi yardım sağlayabilirdi.4. Erzurum kongresinin başarısı sivas kongresi için moral olabilirdi.Kongre Arifesinde Mustafa Kemal paşa ile istanbul Hükümeti ilişkileri :Mustafa Kemal Erzurum’a giderken yolda elazığ valisi ali galip’in komplosu ile karşılaştı fakat sivas valisi reşit paşanın yardımıyla atlattı. Erzurum’a vardığı sırada damat ferit paris barış konferansına çağrılmış fakat hiçbir varlık gösteremeyerek aşağılanmıştı. Görüşmelerdeki başarısızlığını Mustafa Kemal’in anadoludaki olumsuz davranışlarına bağlıyordu bu yüzden görevden alınmasına karar verildi. Fakat Mustafa Kemal kendi isteği ile istifasını bildirdi ve Erzurum kongresi öncesinde askerlik görevinden istifa etti İstanbul hükümeti haberi Takvim-i Vekayi den Mustafa Kemal’in görevine son verildi şeklinde duyurdu istifa olumsuz bir etki yapmadı 23.Temmuz.1919’da Kongre açıldı.Alınan Kararlar : Kongre açılınca Mustafa Kemal başkan seçildi yaptığı konuşmada gerçek amacını sezdiren Şu sözleri söyledi ;· Ulusal bir kurul oluşturulması.· Gücünü ulusal iradeden alan sorumlu bir hükümet oluşturulması.· Bu hükümetin anadoluda kurulması.Not : Mustafa Kemal konuşmasıyla bölgesel niteliği olan kongreye ulusal bir nitelik vermek istemiştir. Ayrıca istanbuldan ayrı yeni bir devlet kurulacağını üstü kapalıda olsa sezdirmiştir.Kongrede Beliren Görüş :· Yurdun bütünlüğünü sağlamak için ulusal bir iradenin belirmesi gerekir.· Bu ulusal iradenin varlığı padişahlık ve halifelik makamını kurtaracaktır.· Bölgedeki azınlıklar tam bir güvenlik içindedir.· Sömürüye yol açmaması koşulu ile dışardan yardım alınabilir.Doğu anadoludaki bütün direnme örgütleri Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk dernegi olarak bir araya getirildi. Yeni derneğin işlerini görebilmek amacıyla Heyet-i Temsiliye oluşturuldu. Başkanlığına Mustafa Kemal getirildi.Erzurum Kongresinin Sonuçları ;· Kongre ile yöresel direniş hareketlerinin tek çatı altında birleşebileceği, yurt severlerin tek amaç çerçevesinde toplanmalarının mümkün olduğu kamu oyuna ilk kez gösterildi.· Sivas kongresinin toplanması kolaylaşmıştır.· Kongre sürerken Mustafa Kemal ve rauf bey’in tutuklanıp istanbul’a gönderilmesi emri verildi.· Kongre sonunda Mustafa Kemal’in önderliği kamuoyunda giderek benimsendi.Not: Erzurum kongeresi Toplanış amacı açısından bölgesel alınan kararlar açısından ulusal bir kongredir.ERZURUM’DAN SİVAS’A :1. İkinci Balıkesir kongresi : Egeli yurtseverler yunan işgalinin yayılması üzerine erzurum kongresi sürerken 26,30 Temmuz tarihleri arasında kongreyi topladılar. Kongrede yerel nitelikte olmakla birlikte temsilciler genel kapsamlı istekler öne sürüp ulusal bazı dileklerde bulunmuşlardı. Kongre sonunda ;· Egedeki direniş bir ölçüde örgütlendi.· Kuva-i Milliye güçlendirildi.2. Birinci Nazilli Kongresi : Nazilliyi kurtarmak için yörenin kuva-i milliye birlikleri yörük Ali efe ile Demirci Mehmet efe komutasında bulunuyordu bu efeler arasında uyumsuzluk vardı. Uyumsuzluğun giderilmesi için bölgeye Galip Hoca takma adıyla Celal Bayar gönderildi. Muğlada bir kongre toplandı bu kongrede ;· Osmanlı hükümetine yardımcı olmak esası altında Kuva-i Milliye birlikleri arasında uyum sağlamak· Bu milis güçlerine asker sağlamak kararları alınmıştır.3. Alaşehir Kongresi : Balıkesir nazilli ve erzurum kongrelerinin sonuçları görüşüldü kongrede alınan kararlar.· En büyük düşman yunanlılardır onları engellemek için asker toplanacak ve vergi alınacaktır.· İstanbul hükümetine bağlı yarı özerk bir siyasal kuruluş fikri belirdi.· Yunanlıları yurttan kovalayabilmek için anlaşma devletleri ile görüşmeler yapılabilir.Not : Bu kongre şu ana kadarki en geniş kapsamlı toplantı olduğu için bir ölçüde ulusallık niteliğide taşı

Hiç yorum yok: